Allahu tealaya hamd olsun, Habibine salat-u selam olsun.
Seçim atmosferini biraz olsun geride bıraktık, ancak bu dönem en fazla yara aldığımız kan kaybettiğimiz bir seçim dönemi oldu.
Bazı kardeşler bu iş ile çok meşgul olunca, son anda gelen ve alışmadıkları minval üzere olan bir haber onları ve bizleri de şiddetle sarstı, ancak bu emrin kaynağına karşı olan edebin gereği üzere teslim olup istenileni yerine getirdiler. İnşaallah dünya ve ahırette kazananlar zümresinden olmuşlardır.
Diğer bazı kardeşler ise maalesef emri dinlemek şöyle dursun, böyle bir emrin kaynağına bile sü-i zan ederek veya dil uzataraf itaat etmediler ve kaybedenlerden oldular. İnşaallah tevbe edip hallerini düzeltirler.
Bir gurup partici taifesine gelince; bunlar ıhvan olmadıkları halde, kendileri gibi düşünüp hareket etmeyenler şiddetle kınayarak, küfrederek, hatta nerdeyse hainlik ve sapıklıkla itham ederek sınırı aşmışlardır.
MEseleyi böyle kısımlara ayırdıktansonra deriz ki; bizler bir davanın başarıya ulaşması ve muvaffak olması için evvela itaatin şart olduğunu bilmeliyiz. Başımızdaki Allah dostunun emir ve tavsiyelerini uygulamalıyız ki bereket ve isabet hasıl olsun. Bu hususu için islam tarihinde peygamberlerin hayatlarında çok misaller vardır.
Kur'anı kerimde Musa a.s. ve Hızır a.s. kıssası bunun en bariz örneğidir.
Talut'un ordusunu ikaz edip su içmemelerini tenbih etmesinden sonra dinlemeyip suyu içerek şişen ve savaştan geri kalan ekserisinin yoldan çıkması, kalan az bir gurubun (313 kişi) söz dinlemekle düşmanı mağlup etmesi çok büyük bir ibrettir.
Uhud savaşında söz dinlemeyen 40 küsür okçunun verdiği zarar da hatırlanması lazımdır.
O halde netice olarak şöyle denebilir: ALlahu teala dostlarına ilham eder, dilediği tasarrufu yaptırır, bizler anlasak ta anlamasak ta tabi olmalıyız ve söz dinleyerek şeref kazanıp ümmetin birliğini muhafaza etmeliyiz. Bu gün böyle denilmiştir, yarın başka türlü denebilir, bu siyasi manevralar "Harb hiledir" hadisi şerifince iyi anlaşılmalıdır.
Sadece benim dediğime geleceksiniz mantığı ile ümmeti toparlamak ve başarıya ulaşmak asla mümkün değildir.
Ancak "Başarı Allah tandır, biz çalışmakla emrolunduk" deyip te, çalışmasını masum göstermeye kimse kalkışmasın, zira başarının belli ana kaideleri vardır. O kaideleri yapmadığın halde istediğin kadar çalış hava alırsın belki de mesul olursun, zira müslümanları yanlışa sevketmek te vebaldir.
Başarıda evvela samimiyyet lazımdır, adaletli olmak lazımdır, güzel ahlaklı olmak lazımdır.
Kızgınlığında sitem edebilrsin ama küfrederse, o hacayı takmam, şeyh te olsa kabul etmem, dersen, seni de kimse kabul etmez.....
İyi düşünelim, daha düne kadar baş tacı ettiğimiz kimseleri, şimdi en kötü kişiler olarak ilan etmek, hatta küfür ve hakaretler yağdırarak işi kavgaya, saldırıya götürmek hangi islamcılığın hangi maneviyatçılığın işidir????
"ONlar, kendi aralarında son derece merhametlidirler, kafirlere karşı son derece şiddetlidirler....." ayetini unutmamalıyız.
ALlahu teala islamın hakimiyyetine götüren sebeblere ciddi olarak sarılmayı, ilim amel ihlas üçlüsünü tamamlayarak ilahi adaletin tezahürüne mazhar olmayı cümlemize nasib eylesin...
Saldıran kardeşlere de tavsiyemiz acele tarafında tevbe edip helallik alsınlar, samimi kimselerin kalbini kırmasınlar.....
< Önceki | Sonraki > |
---|