EBU HUREYRE r.a. (MEKTUBAT-I RABBANİ’DEN)
Şu Rafızîler Ebu Hüreyre'ye (r.a.) taan ederler. Bilmezler ki ona taan etmek ahkamı şer'iyenin yarısına taan etmektir. Şunun içinki muhakkık alimler dedilerki, ahkamı şer'iyyeden üç bin hüküm sünnet ile sabit oldu, bunlardan binbeşyüzü Ebu Hüreyre'nin rivayetiyle oldu. Ona taan etmek Ahkamı şer'iyyenin yarısına taan etmek olur.
İmamı Buharî derki: Ebu Hüreyre'nin ravileri Ashabı kiram ve tabiin'in büyüklerinden sekizyüzden fazladır. Onlardan birisi de ibni Abbas'tır. Aynı şekilde İbni Ömer, Cabir ibni Abdullah ve Enes bin Malik, Ebu Hüreyre'nin ravileridir.
Hz. Ali (r.a.) den Ebu Hüreyre'ye taan etmesi hususunda nakledilen hadis, ulemanın tahkik ettiğine (incelemesine) göre iftira edilen bir haberdir. (Yani Hz. Ali efendimiz, Ebu Hureyre’ye taan etmemiştir, o gibi sözler sadece iftiracı şii kitablarında bulunur.)
Peygamberimizin (s.a.v.) Ebu Hüreyre'nin anlayışlı olması için dua etmesi hakkın daki hadisi şerif, ulema arasında malumdur.
Ebu Hureyre dediki, Resulullah meclisinde hazır oldum. Efendimiz buyurduki: “Sizden kim ridasını döşerki ona bir takım sözlerimi akıtayımda onu kendine bürüsün, bundan sonra o sözleri unutmaz.”
Hırkamı yere döşedim, Efendimiz s.a.v. ona kavillerini akıttı, onu göğsüme bastır-dım, bundan sonra bir şey unutmadım. (burası, Ebu Hureyre’nin r.a. çok hadis rivayet etmesine aklı yetmeyenlere cevabtır.)
Din büyüklerinden olan büyük bir şahsı, sırf zan ile Hz. Ali'ye düşman bilmek onun hakkında sövmeye, taan etmeye, lanete cevaz vermek insaftan uzaktır.
Şu anlatılanların tamamı aşırı muhabbetin afetlerin dendir. Nerdeyse kafalarının iman bağından çıkaracaklardır. >>>
ISTILAHAT-I FIKHIYYE KAMUSU 1. CİLT SAHİFE 352
Merhum Ömer nasuhi Bilmen Efendi, ulemanın tercümeyi
hallerini zikrederken Ebu Hureyre r.a. maddesinde şunları zikretmiştir:
<<<Abdurrahman ibnü Sahrı Ezdî, hayber gazvesi
senesinde imana gelmiş, bu savaşa iştirak etmiştir. Huzuru nebeviden
ayrılmazdı, ashabı Suffe’den sayılır. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
dualarına mazhar olmuştur. Bu sebeble hafıza kuvveti çok fazla idi. 5374 hadisi
şerif rivayetine muvaffak olmuştur. Kendisinden hadis rivayet eden ashabı kiram
ve tabiinin adeti sekizyüzden fazladır.
Hazreti Ömer r.a. tarafından Bahreyn valiliğine
gönderilmiştir. Hazreti Osman r.a. tarafından Mekke-i Mükerreme kadılığına
tayihn edilmiştir. Daha sonra hazreti Muaviye r.a. tarafından bir aralık
medine-i Münevvere valiliğine tayin edilmiştir.
Ebu Hureyre r.a. hazretleri fukahadandır. Ashabı kiram
arasında fetva vermekle temayüz eden zatlardandır. 59 tarihinde yetmiş sekiz
yaşında olduğu halde medine-i Münevvere’de vefat etmiştir. Allah ondan ve
diğerlerinden razı olsun.>>>
iffet sahibiydi, eli açık ve cömertti. Hz. Osman'ın sehid
edilmesinden sonraki fitne olaylarinda köşesine çekildi. Halk onun bu halinden
kendisine söz ettiklerinde Rasûlullah (s.a.s.)'in su hadisini rivâyet ediyordu:
"Fitneler çıkacak. O zamanda, oturanlar ayakta durandan, ayakta duran
yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayırlıdır. Kim dönüp bakmaya yönelirse, o da
ona yönelir. Kim bir sıgınak veya korunak bulursa onunla korunsun" (Buhâri,
Menâkib, 25; Müslim, Fiten, I0).
Hoş sohbet, temiz ve ince duygulu, saf gönüllü idi
(Zehebî, Tezkire, 1, 33). Emirlik ve valilik ona kibir vermedi. Üstelik alçak
gönüllülügünü arttırdı. Medine valisi Mervan'a vekâlet ettiği siralarda,
üzerine semeri baglanmış bir eşekle, hurma lifinden örülmüş bir başlık başında
olduğu halde çarşıya çıkar ve, "Savulun emir geliyor!" dermiş (ibn
Sa'd, et-Tabakatü'l-Kübrâ, Beyrut 1380/1960, IV, 336).
imam Şâfii gibi büyük âlimlerin bildirdigine göre Ebû
Hureyre kendi dönemindeki hadis nakledenlerin içinde hafizasi en sağlam olanıdır
(ibn Hacer, el-isâbe fî Temyîzi's-Sahâbe, Mısır 1328, IV, 205). Hz. Peygamber
ile nisbeten kısa sayılabilecek bir süre birlikte olmasına ragmen, onun hadislerini
bu kadar büyük bir sayıda elde edebilmesinin sırrı ve sebebleri şöyle açıklanabilir:
a) Birinci sebep: Hz. Peygamber ile sık sık görüşmesi ve
ona hiç çekinmeden her çesit sorular sormasıdır (ibn Hacer, a.g.e., IV, 206).
Nitekim Buhâri ve Müslim'in naklettiklerine göre Ebû Hureyre şöyle demiştir:
"Siz, Ebû Hureyre'nin çok hadis rivâyet ettiğini söyleyip duruyorsunuz.
Ben fakir bir kimseydim. Karın tokluğuna Hz. Peygamber'e hizmet ediyordum.
Muhâcirler çarşıda, pazarda alışverişle, Ensâr da kendi malları, mülkleriyle
uğraşırken, ben Hz. Peygamber'in meclislerinin birinde bulunmuştum; buyurdu ki:
'içinizden kim cübbesini yere serer de ben sözümü bitirdikten sonra toplarsa
benden duyduğunu bir daha unutmaz. 'Bunun üzerine ben üzerimdeki hırkayı yere
serdim, Hz. Peygamber de sözünü bitirince, onu topladım. Nefsim kudret elinde
olan Allah'a yemin ederim ki, o andan sonra ondan duyduğum hiçbir sözü unutmadım"
(Müslim, Fadâilü's-Sahâbe, 159; Buhâri, ilim, 42).
b) Ikinci sebep: ilme olan tutkunluğu ve Hz. Peygamber'in
ona bildigğni unutmamasi için dua buyurmasidir. El-Hâkim en-Nisâbûrî,
Müstedrek'te (111, 508) su haberi vermektedir: "Bir adam Zeyd b. Sâbit'e
gelerek ona bir mesele sordu. O da Ebû Hureyre'ye gitmesini söyledi ve şöyle
devam etti; çünkü bir gün ben, Ebû Hureyre ve bir başka sahâbî Mescid'de
oturuyorduk, dua ve zikirle meşgul idik. O sırada Hz. Peygamber geldi, yanımıza
oturdu; biz de dua ve zikri bıraktık. Buyurdu ki: 'Her biriniz Allah'tan bir
dilekte bulunsun. ' Ben ve arkadaşım, Ebû Hureyre'den önce dua ettik, Hz.
Peygamber de bizim duamıza âmin dedi. Sira Ebû Hureyre'ye geldi ve söyle dua
etti: 'Allah'im, senden iki arkadaşımın istediklerini ve de unutulmayan bir
ilim dilerim.' Hz. Peygamber bu duaya da âmin dedi. Biz de, 'Ey Allah'in
Rasûlü, biz de Allah'tan unutulmayan bir ilim isteriz' dedik. Hz. Peygamber, 'Devsli
genç sizden önce davrandı' buyurdu.
Buhâri, ilim bahsinde, hadise olan tutku bâbında (nr. 33)
Ebû Hureyre'nin şöyle dediğini nakletmiştir: "Ey Allah'in Rasûlü, kiyâmet
gününde senin şefâatine nâil olacak en mutlu kişi kimdir?" diye sordum.
Rasûlullah buyurdu ki: "Ey Ebû Hureyre, senin hadise olan aşırı
tutkunluğunu bildiğim için, böyle bir soruyu senden önce hiç kimsenin
sormayacağını tahmin etmiştim. Kıyâmet gününde benim şefâatime nâil olacak en
mutlu kişi Lâilâhe illallah diyen kimsedir."
c) Üçüncü sebep: Ebû Hureyre'nin büyük sahâbîlerle görüşmesi,
onlardan birçok hadis alması ve bu sayede ilminin artıp ufkunun genişlemesidir
(ibn Hacer el-Askalâni, el-isâbe, IV, 204).
d) Dördüncü sebep: Hz. Peygamber'in vefâtından sonra uzun
süre yasamış olmasıdır. Nitekim Hz. Peygamber'den sonra kırkyedi yıl yaşamış,
hadisleri halk arasında yaymakla meşgul olmustur (Muhammed Ebû Zehv, el-Hadis,
ve'l-Muhaddisûn, Kahire 1958, 134).
Bütün bunlarin neticesinde Ebû Hureyre, Sahâbe içerisinde
hadisi en iyi bilen, hadis almada ve rivâyet etme hususunda diğerlerinden daha
üstün bir duruma gelmiştir. Onun rivâyet ettiği hadisler, diğer sâhâbilerde
veya birçoğunda dağınık halde bulunuyordu. Bu yüzden onlar Ebû Hureyre'ye başvuruyor,
hadis rivâyetinde ona dayanıyorlardı. ibn Ömer, onun cenaze namazında, ona
Allah'tan rahmet dileyerek, "Hz. Peygamber'in hadisini müslümanlar
adina muhâfaza ediyordu" demiştir (ibn Sa'd, Tabakât, IV, 340).
Buhâri, 'Ebû Hureyre'den 800 kadar sahâbe ve tâbiîn âlimleri hadis rivâyet
etmişlerdir' diyor (ibn Hacer, a.g.e., IV, 205).
Kendisinden beşbinüçyüzyetmiş dört hadis gelmiş, bunlardan
üçyüzyirmibeş tanesini Buhâri ve Müslim müstereken, doksanüç tanesini yalnız
Buhâri, yüzseksendokuz hadisini de yalnız Müslim Sahîh'lerine almışlardir
(Muhammed Ebû Zehv, a.g.e., 134).
< Önceki | Sonraki > |
---|