.

.

E-posta Yazdır PDF

Fahrî doktora ünvanı!

adsz.jpgFatih Üniversitesi doktoralık verdi. Yurtdışından bugüne kadar 4 üniversiteden fahri doktora unvanı alan Başbakan Tayyip Erdoğan'a, yurtiçinden bu unvanı ilk kez Fatih Üniversitesi verdi

 

Üniversitenin 2008-2009 öğretim yılının açılış törenine katılan Erdoğan'a, doktorluk cübbesini üniversite mütevelli heyet başkanı Melih Nural giydirdi. Erdoğan, doktora cübbesiyle yaptığı konuşmada, 60 ülkeden 500 yabancı öğrencinin de aralarında bulunduğu 10 bin kişinin eğitim gördüğü üniversiteyi övdü. Erdoğan, "Yarınki Türkiye'nin büyük ideallerini gerçekleştirecek gençlerle bu ilim ve irfan yuvasında birlikte olmak benim için eşsiz bir mutluluk. İstanbul nasıl Türkiye'nin bir özetiyse Fatih Üniversitesi de Türkiye'nin bir özeti olmayı aşmış, kıtaların bir özeti durumuna gelmiştir." dedi. Törene binlerce öğrenci katıldı.
Kendilerinden önceki 15 yılda ortalama 30-50 üniversite mezununun yurtdışına master ve doktora öğrencisi olarak gönderildiğini hatırlatan Erdoğan, 5 yılda toplam 5 bin öğrenciye yurtdışında master ve doktora yaptıracaklarını söyledi. Başbakan, konuşmasının sonunda gençlere tavsiyelerde bulundu. Milli şair Mehmet Akif Ersoy'dan dörtlükler okuyan Erdoğan, Türkiye'nin bugün "zulmü alkışlamayan ve zalimi asla sevmeyen, doğrunun yanında dimdik duran" bir gençliğe sahip olduğunu kaydetti.

YORUM:
Ne günlere kaldık ya rabbi! Senin dininin sembolü haline gelmiş cübbeyi, sarığı giymekten ve giydirmekten utanan, sıkılan ve hatta bunu bir gericilik, çağ dışılık olarak gören zavallı insanların Hıristiyan Avrupa’dan ithal papaz cübbesi ve kep’i giymeyi ne kadar önemsiyorlar ve bununla ne çok gurur duyuyorlar. Sahiden siz hiç fahri doktora ünvanı alanların ‘fahri imamlık’, ‘fahri müftülük’, ‘fahri vaizlik’ ünvanı aldığını duydunuz mu? Neden yoksa bu saydıklarımız insana yeterli gurur vermiyor mu?
Akl-ı selim sahibi olan her insan bilir ki ilimlerin en yücesi kur’an ilmidir aksini iddia mümkün değildir. Hal böyleyken haberdeki sayın başbakanımızın övdüğü üniversitede acaba günü geçelim de haftada kaç saat ilimlerin kaynağı hazret-i kur’an okutuluyor? (hop hoop burası ilahiyat mı? Diye hönkürenleri duyar gibiyim, tabi herkes hoşaftan anlamaz.) Okutulmuyorsa ki elbette okutulmuyor o zaman bu nasıl ilim ve irfan yuvası oluyor? Ve bu çocuklar Türkiye’nin hangi büyük ideallerini gerçekleştirecek? Eğer bu ideallerden maksat hıristiyan Avrupa ve emperyalist amerikanın idealleri ise onu bilemem fakat bunu Türkiye’nin idealiymiş gibi gösterip hedef şaşırtmasınlar.
Şu ana kadar bu okullardan yetişen insanları gördük ve görüyoruz ve onlar sayesinde, tabir yerinde ise sürünüyor ve eşik öpüyoruz. Neden? Çünkü insana şeref ve üstünlük bahşeden büyük kitap, Hazret-i Kuran’dan fersah, fersah uzakta yetiştiriyorlar.  Hazret-i kur’an buyuruyor ki: izzet ve şeref Allah’ın, Peygamberinin ve Müminlerindir. [Münafikun 8] Ayet-i Celile’ye göre hedef şudur: Allah c.c. ve Peygamberinin katında kıymetli olan şey bize göre de kıymetli, onların katında kıymetsiz olan şey bizim katımızda da kıymetsizdir. Başka bir ayette:
Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekâtlarını veren ve rükû eden müminlerdir.   (Maide/55) buyuruluyor. Diğer bir ayette:
1.Eksik ölçüp tartanların vay haline,  2.Ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar. 3.Kendileri onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler. 4.Yoksa onlar, diriltileceklerini sanmıyor mu? 5.Büyük bir günde. 6.İnsanların, âlemlerin Rabbi için kalkacağı günde.(Mutaffifin)  Peki, bu ve bunun gibi nice hayati düsturlardan bî haber insanların bize ne faydası olur? Bunlar nasıl mazlumun yanında zalimin karşısında olur? Nasıl hakkın yanında dimdik durabilir?
Sonuç olarak; bu insanlar ne zaman kur’an okuyanla, namaz kılanla, İslam ahlakını ruhu gibi benimsemiş insanlarla ve insana bu değerleri kazandıran yerleri açmakla, çoğaltmakla gurur duyup övünmedikçe akarsudaki saman çöpü gibi savrulup boş vaatler, yaldızlı sözlerle ömürler bitip tükenecek. Rabbimizden gerçeği görecek göz, duyacak kulak istemekten başka yol yok sanırım…. 
(Mutaffifin)Peki, bu ve bunun gibi nice hayati düsturlardan bî haber insanların bize ne faydası olur? Bunlar nasıl mazlumun yanında zalimin karşısında olur? Nasıl hakkın yanında dimdik durabilir?
Sonuç olarak; bu insanlar ne zaman kur’an okuyanla, namaz kılanla, İslam ahlakını ruhu gibi benimsemiş insanlarla ve insana bu değerleri kazandıran yerleri açmakla, çoğaltmakla gurur duyup övünmedikçe akarsudaki saman çöpü gibi savrulup boş vaatler, yaldızlı sözlerle ömürler bitip tükenecek. Rabbimizden gerçeği görecek göz, duyacak kulak istemekten başka yol yok sanırım…. 

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.