.

.

E-posta Yazdır PDF

Müzik aleti çalmayı öğrenmek zaman israfı mıdır? -3

davul.jpg3-Müzikten lezzet almak.

Hadisi şerifte: “Çalgı dinlemek masıyettir, orda oturmak fasıklıktır,  ondan lezzet almak küfürdür.” Bu hadis tehdit üzeredir. Yani nimete nankörlük etmiştir. Veya azaların yaratıldığı gayesinin dışında kullanılması, nimete nankörlüktür. Veya hakikatten helal görmek küfrü gerektirir.

Tarikatı Muhammediyye şerhi Bekika’da şu açıklama vardır: cilt5, sahf: 302


Melahi, çalgı aletlerini kendi isteyerek dinlemek veya elinde olmadan duymak, ya dini ya da dünyevi olur. Ticaret-menfaat karşılığında olursa dünyevi dir. Hac veya cihada çıkıldığı için olursa dini olur. Yani dini bir işin ilanı içindir. Bu iki durumda da çalgıyı dinlememeye dikkat eder. Zira sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “herkim bir masıyyette hazır olsa da onu kerih görse, sanki ondan uzakta gibidir. Herkim de masıyetten uzakta olsa da ona razı olsa, sanki orda hazır olmuştur.”

Enes ibni Malik, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söyledi: “Kim çalgıcı şarkıcı bir kadının yanında oturup ondan şarkı dinlerse, kıyamet gününde kulağına eritilmiş maden dökülür.”

Şu’be ve Süfyan Hakem’den, Hammad da İbrahim’den rivayet ettiki şöyle demiştir: Abdullah ibni Mes’ud derki: Gına (çalgı), kalbte nifak bittirir.

Nafi, ibni Ömer’den rivayet etti ki, kendisi zurna çalan birini işittiğinde ellerini kulaklarına tıkayıp yolunu değiştirdi. Soranlara şöyle demiştir. Gördüm ki Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir çobanın zurnasının sesini işitti ve bu şekilde yaptı.   

Bu zaman fasıklarının “Müzik ruhun gıdasıdır” sözünü itikad edenin, iman ve islam ile ne kadar alakası kalır artık siz düşünün. Bu sözü söylemelerine sebeb, ruhlarının tamamen nefsin emrine girmesi ve nefsin esareti altında kendini unutması, artık nefsin isteklerine tabi olmasıdır. Öyleki ruh, artık nefis diye tabir edilir olur. Nefsin isteklerinden haz alır, nefsine muhalefet edemez. Amma Allahu teâlâ peygamber aleyhisselamı, Kur’anı gönderdi ve kulları uyardı, ikaz etti. Kim nefsini terk edip ruhunu-kalbini uyandırarak Allaha iman  ile yönelirse  “Muhakkak büyük bir kurtuluş ile kurtuldu” ayeti onun hakkında müjde olur. Eğer uyanmaz da nefse meylederse: “Muhakkak uzak bir sapıklıkla sapıttı” ayeti de onun hakkında tehdittir.

Nahil Suresinin 116. ayeti bakınız ne buyuruyor:

« Lisanlarınızın yalan yere vasıflandırdığı şeyler hakkında şu helaldir ve şu haramdır demeyiniz ki, Allah’a karşı  yalan iftirada bulunmuş olursunuz. Süphe yokki Allah’a karşı yalan yere iftirada bulunanlar felaha eremezler. » (Ö.N.Bilmen)

Buhari hadisi şerifinden birinde, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem halimizi en güzel şekilde misalle beyan ediyor :

 « Helaller açıktır, haramlar açıktır, aralarında şüpheli şeyler vardırki insanların pek çoğu bunları bilmez. Herkim şüphelilerden sakınırsa, dinini ve ırzını korumuş olur. Herkim şüphelilere düşerse; koru arazinin etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi, oraya düşmesi umulur. Dikkat edin ! her melikin bir korusu vardır. Dikkat edin ! Allahın korusu, haram ettiği şeylerdir… »

Şimdi selim akılla ve Allah korkusuyla düşünelim; kendini bilgili zanneden –cehli mürekkeb- kişiler, bir laf söyledi diye hemen onların fitnesine kulak veririz de, asırlardır hakkı hakikati açıklayan ulemamıza mezheb imamlarımıza Allah dostlarına niçin samimi kulak vermeyiz ? Sapkınların süslü sözleri bize de hoş geliyor ve bizi de etkiliyorsa, anlayalım ki bizde de maraz var, beden ve ruhumuz kirlenmiş. O yüzden bol bol istiğfar etmeli göz yaşı döküp Allah’tan nağfiret dilemeliyiz. Arabamızda, iş yerimizde, telefonumuzda, müzik sesini hemen kesmeli kaldırmalıyız, aksi takdirde şurda zikredilen tehditler ve mahrum kalmaklar başımıza çöker.

Ebussuud Efendinin Fetvalarından bir kaçı :

996. Soru  : Bir kasabanın kadısı olan –Zeyd- :  -Çalgılı düğüne varıp yemek önünde giden ve peşkir –halay- çeken kimseler, kendileri kafir ve hanımları boştur- dese, şer’an kadı Zeyd’e ne lazım gelir ?

Cevab : Çalgılı olduğu için derse, çalgı çaldıranlar ve lu’b u lehv –oyun eğlence- ettirenler istihlal –helal görme- üzere yapıp yaptırırlarsa, böyledir. Zeyd için bir şey lazım gelmez, ama yumuşaklıkla nasihat evladır.

997. Soru : Mahalli fıskta çalgı çalan Zeydin çalgı aletini  Amr isimli salih biri kırsa, ne lazım gelir ?

Cevab :  Büyük sevab kazanır. Fısk aletinin ağaçlığı (maddesi, odunu-telleri v.s.) nın bedelini ödemesi de gerekmez. Fetva bu söz üzerinedir.

998. Soru : Müslüman olan Zeyd, kafirlere kopuz çalsa, ona ne lazım gelir ?

Cevab : Şiddetli sopa cezası ve haps edilerek men edilir.

999. Soru : Çalgıcı şarkıcı bir kadın, kendinin veya başkalarının cariyelerine saz çalmayı öğretse, sırf bu öğretmesinden dolayı (fesat oluyor diye) mahalle halkı o kadını mahalleden çıkartmaya kadirmidirler ?

Cevab : Şer’i şerif ile çıkartırlar.

Bu ve benzeri fetvalar olmasaydı, acaba islam milleti kaçıncı asırda, çalgı, içki, kumar, piyango, kehvehane, meyhane gibi fısk işleri ve yerlerini açıp kullanacaklardı ! Kaç asır evvel islam milletinin cihadı ve ilmi hizmetleri tükenmiş olacaktı ! Her halde anladık, zira son 150 senelik bir çöküşle bu fesada uğramışsak, ya 800 – 900 sene evvel bu rezillikler ve nefse açık kapılar yaygınlaşmış olsaydı, bu gün bizler bile belki iman sahibi ahlaklı kimseler olamayacaktık, belki çalgıcı faizci sarhoş kumarbaz biri olup kendimizi de en iyi müslüman zannnedecektik. Allahu teâlâ evvelkilerimizden son derece razı olsun ki, bu dinin aslını muhafaza ederek bid’atlere ve nefsin yollarına meydan vermediler ve bu dini bize tam olarak aktardılar. Yerleri cenneti a’la olsun, makamları çok yüce olsun.   

Fetva veren meşhur internet ve t.v. hocası, fetvasında ailenin geçimime zarar vermemesini ve farzları ihmal etmemesini de sonunda zikretmişti :

Bu iki yorum, verdiği fetvanın güya kılıfı olmuş. Hiç siz düşündümüz mü veya gördünüzmü, müzikle kemanla sazla gitarla uğraşıp ta, islam ilimlerini öğrenmeye devam eden ve farzları ibadetleri düzenli yapan birisi mevcuttur, böyle birisi Allah  ve Resulü yanında makbuldür. Hangi Ayette veya hadisi şerifte veya bir alimin sözünde bu mevcuttur ? Sadece yeni yetmelerin gün görmemiş fetvacıklarında …iftiralarında…

Sigaraya alışan biri, onu bırakmakta ne kadar zorlanır, internete alışan biri sabahlara kadar bilgisayarın başından kalkmaz hanımının yanına bile gitmezse, çalgıyı beceren kişi de illaki onu başkalarına dinletecek ve kendi nefsini –egosunu- tatmin için açılıp saçılacak, artık içki ve zina da peşinden gelir.

Kabiliyyeti Allah vermiş, onu zayi etme… diyor : Allah insana cennet ve cehennem yolunu gösterdi ve iki tarafı kazanması için serbest bıraktı, zorla kimseyi cehenneme sokmadı. Insanda bu iki yönlü kabiliyye mevcuttur. Sadece o kızcağızda değil herkeste çok kabiliyyetler vardır. Insanda küfür şirk kabiliyyeti de var, ama Allahu teala bizleri korudu ; şimdi birisine o kabiliyyetini kullan mı diyeceğiz ; hâşâ. Şeytanın ne kadar çok kabiliyyeti var, ama Adem aleyhisselama secde edemedi, o kabiliyyetini kullanamadı, helak oldu.

Cahil müslümanları zehirleyenler, iyi bilsinlerki bu iş evvela kendilerini mahvedecek, ateş çıktığı yeri yakar. Vebalin en ağırı onların başına vurulacak. Ahır zamanda ilimsiz fetva verecek reislerin olacağı zaten haber verilmiştir, bunu artık müşahede ediyoruz, ama bu çılgınlık bu hadde kalmaz, korkarım iş mehdilik hatta peygamberlik davasına kadar gider, zira bu hususta da çok rivayetler vardır. Allahu teâlâ bütün ehli imanı muhafaza eylesin, küfre karşı mücadele azmiyle yaşayıp, Allah yolunda nefeslerimizi tüketmeyi nasib eylesin.

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.