Cennet ehlinden bir takım haberler:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu: "Dikkat! Size cennet ehlini haber
vereyim mi? Her zayıf ve zayıf bırakılan kişidir. Allah'a yemin etse elbette
ona yeminini muhafaza ettirir. Cehennem ehlini size haber vereyim mi? Her bir
şerli, çalımlı, kibirli kişilerdir."
Enes (Radıyallahu anhu) der ki Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: cennet
ehlini size haber vereyim mi? Cumadan (ve cemaatten) onu (geri kalmakta)
şiddetli sıcaklık, soğukluk ve bol çamur men etmeyen kişidir.
Bureyde el Eslamı den (Radıyallahu anhu) Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğu
rivayet edildi: cennet ehli 120 saftır. Sekseni benim ümmetimdir.
Cennet ehlinin vasfı: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
sellem) buyurdu: "Cennet ehli genç,
tüysüz delikanlı, sürme gözlüdürler. Elbiseleri eksimez, gençlikleri yok
olmaz"
Cabir (Radıyallahu anhu), Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve sellem) şöyle buyurduğunu haber
verdi: "Cennet ehli genç, tüysüz delikanlılardır, ancak imran oğlu Musa
hariç onun göbeğine kadar sakalı vardır"
Cennet ehlinin en büyük sıfatları ve alametleri dünyada
güzel ahlak sahibi olmalarıdır.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu: "Allahu Teala halili olan,
İbrahim (Aleyhis-selam) a vahyetti: Ey İbrahim! (dostum)! ahlakını güzel eyle.
Kafirler ile (muamele) etsen bile. İyi kullarım arasına girersin. Zira benim
sözüm, ahlakını güzel yapanlar için geçti (hüküm verdim) şudur ki: arşımın
gölgesinde onu gölgeleyeceğim, mukaddes huzurumda onu sulayacağım, onu kendime
komşu yapacağım" Bu hususlarda çok
hadisi şerifler vardır.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu: "Cennete ilk giren topluluk on
dördüncü gecesindeki ayın sureti gibi (parlak) dirler. Sonra onları takip
ederler semadaki yılıdızlar gibi parla- yanlardır. Kalbleri bir kişinin kalbi
gibidir. Aralarında ihtilaf yoktur. Buuzlaşmak yoktur.
Onlardan her biri için huriden iki hanım vardır. onların
bacaklarından (kemiklerin) iliği, güzelliğinden dolayı kemiklerin ötesinden
görünür. Sabah akşam Allahı zikrederler. Hasta olmazlar, idrar dökünmezler,
helaya çıkmazlar. Tükürmezler, sümkürmezler. Kabları altın ve gümüştür. Tabakları
altındandır. Buhurdanlıklarındaki yakıtları öd ağacından, kokusu misktendir.
Tek kişinin ahlakı üzeredirler. Babaları Adem (Aleyhisselam)ın sureti üzeredirler.
O gökte 60 ziradır. (30 mt tahminen)
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyudu: Cennet ehli cennete girince Allahu
Tebareke ve Teala buyurur: Bir şey ister misiniz size artırayım. (vereyim)
Derler ki: Yer yüzünü ak etmedin mi, bizi cennete girdinmedin mi, cehennemden
bizi kurtarmadın mı! (daha ne isteyelim!) Perdeler kalkar ve Allahın cemaline
bakarlar. Rablerine bakmaktan daha sevimli bir şey onlara verilmez. Sonra
Resulullah şu ayeti okudu: "iyilik edenler için cennet ve ziyade vardır.
(cemalullah)
Yine Resulullahtan rivayet edildi: "Makam bakımından
cennetin en aşağısında olan kişi bahçelerine, hanımlarına, nimetlerine,
hizmetçilerine bakar, mesafesi bin seneliktir."
Allah'a en kıymetli olanlar, sabah akşam yüzüne
bakanlardır. Sonra şu ayeti okudu: "bir takım yüzler vardır ki o günde
parlaktırlar ve Rablerine bakıcıdırlar"
كُلَّمَا
رُزِقُوا مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِزْقاً قَالُواْ هَـذَا الَّذِي رُزِقْنَا (Her ne zaman
meyvalardan bir rızık ile rızıklanırlarsa derlerki: bu, rızıklandığımız
şeydir"
Cennetlerin sıfatıdır. Veya yeni bir cümledir. Sanki
"onlar için cennetler var" buyurulunca dinle-yenin zihnine geldi ki
acaba meyvaları dünya meyvası gibi mi yoksa başka cinsten mi. Bunun üzerine
denildi ki "cennet meyvaları dünya bahçelerindeki meyvalar gibidir,
cinsleri aynıdır" fakat lezzeti, kıymeti, devamlılığı farklıdır. Bunları
ancak Allah bilir.
مِن
ثَمَرَةٍ "Meyvalardan” Burdaki مِنْ beyan manasındadır. Yani rızık meyvadan bir
nevidir.
Ayetin manası: şunlar bundan evvel rızıklandıklarımız
gibidir.
مِن قَبْلُ(Bundan
evvel) Bundan evvel, dünyada. Cennet meyvası dünya meyvesi
cinsinden yapıldı. Zira insan alıştığına dostluk yapar, bilinene doğru meyl
eder. Zira alışılmadığı bir şey görse tabiatı onsan korkar, nefsi onu istemez.
Gizli kalmasın ki bu açıklamamız şu habere muhaliftir
"Cennet nimetleri, ahıret yurdu, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın
işitmediği ve hiçbir beşerin kalbine, hatıran getiremediği şeylerdir"
Muhakkak İbni Abbas ve diğer büyük alimler derler ki:
"Cennette dünyadaki şeylere benzeyen bir şey yoktur, ancak isimler
müstesna"
Buranın vechi (izahı) şöyledir ki "Bundan
evvel" lafzı "Şu cennetten evvel anlamındadır. Zira cennet surette
benzer. İmam Hasenden rivayet edildiki "cennetlik birine bir tabak
getirilir, ondan yer. Sonra diğeri getirilir. Bu kişi derki "şu getirdiğin
bundan evvel gelendir, bunun üzerine melek derki Ye! Renk aynı, fakat tadları
değişiktir."
Bunu Peygamberimizin şu Hadisi Şerifi kuvvetlendiriyor:
buyurdular ki: "Muhammedin nefsi kudret elinde olan Allaha yemin olsun ki,
cennet ehlinden olan bir adam, yemek için cennet meyva- sına uzanır. Bir de o
meyva eline gelmiş. Öyleki Allahu Teala onun yerine benzerini yaratır. Ona
bakınca evvelkisinin şekli gibi olduğunu görürler." Fakat evvelki ifade
edilen izahlar daha uy- gundur. Çünkü onlarda cennet meyvalarının dünyadakilere
benzemesi anlaşılmıştı.
وَأُتُوا
بِهِ مُتَشَابِهاً (Ona benzetilmiş olarak
verildiler) itiraziyye cümlesi, evveli takrir için gelmiştir. بِهِ deki zamir ahırette rızık olarak verilene
döner. "Rızıklandığınız şey"
Burdaki, dünyada rızık olan şeylerdir. Her ikisi de cins
bakımından bir olduklarından, zamir burda müfred yapılıp cinsin vahdetine
itibar edildi.
Mana: Cennet rızıkları fertleri ve sınıfları benzer olduğu
halde verildi. Denildiki ayette başka bir izah vardır. şöyleki cennet ehlinin
dünyadaki rızıklara karşılık lezzetlenmeleri marifetler ve taatların farklı olmasıyla, lezzetlerin
farklılığını gerektirir.
İhtimal eder ki murad mana "Rızıkladığımız
şeyler" onların sevabıdır. Benzerlikleri şeref, meziyyet ve değeri
yüksek olması bakımındandır.
وَلَهُمْ
فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ
(Onlar için orada temiz eşler var) Onların temiz olması, kadınlardan
çirkin olan ve hallerinden zem edilen şeylerden pak olmalarıdır. Hayız ve
istihza hali gibi. Kötü tabiat ve ahlak bozuklukları gibi.
Tathir kelimesi fiillerin, cisimlerin ve ahlakların
temizliğinde kullanılır.
Zevc: Erkek ve dişi için söylenir. Cinsinden yakını olana
denir. "mestlerin çifti" gibi.
Denildiki meyva yemenin faidesi gıdalanmak ve açlık
zararını def etmektir. Nikahın faidesi doğum ve nesli devam ettirmektir.
Halbuki cennet hayatında buna gerek yoktur. Buna cevaben derim ki cennet
yiyecekleri nikahlamalar ve diğer halller dünyadaki benzerlerine bazı
hususlarda ortak olurlar. Bu kadarlık benzeyişle onların isimleriyle
isimlendirilirler, halbuki hakikatta aynı şekilde olmayıp aynı gaye için
kullanılmaz. Ayrıca cennette bir şey
yemek, içmek, evlenmek gibi nimetlen-meler zevk için olacaktır, dünyadaki
gibi ihtiyaç için değil.
وَهُمْ
فِيهَا خَالِدُونَ (Onlar orda
ebedi kaldıkları halde) devamlı.
Huld- Hulud: uzun müddet beklemek. "orada
devamlı, ebedi kalırlar" buyuruldu. Ebedi hapis. Ebedi vakıf. Devamlı
olsun olmasın uzun bir bekleyiş manasındadır.
Eğer denilirse ki beden keyfiyeti zıt cümleden mürekkebtir.
Değişmeye, dağılmaya, çözülmeye arzedilen bir varlık olduğu halde cennette
nasıl ebedi olacak.
Cevaben deriz ki: Allahu Teala onu iade eder. Üzerine
bozulmak gelemez. Şöyle ki cüzlerin keyfiyyetini kuvvetli ve eşit yaparki diğer
şeyler onu kuşatıp mahvetmesin, cüzleri dağılmasın. Bu durumu bazı madenlerde
müşahade ediyoruz. Zaten bu alemin kıyas ve nazarı aklın zayıflığı ve basiretin
azlığından dolayı yeterli anlamamıza engeldir.
Vakta ki Mevla Teala, müminlere şu alemde hazırladığı
meskenleri, yiyecekleri, nikahlanacak hanımları zikretti, daha sonra onların
hakkında, "Orda ebedi kalıcıdırlar" buyurarak müjdeyi
tamamladı.
Bu tekmil, ziyade güzel oldu. Zira nimet ne kadar çok ve
büyük olsa da elden çıkması ve kaybolması korkusu onu kederli ve hüzünlü yapar.
Devamlı olduğu belli olunca, kesilmeyeceği bilininc,
onunla nimetlenmek mükemmel olur, ona rağbet ve gıbta ziyade olur. Elem
kokusundan tertemiz olur. Bu ifadelerden anlaşıldığına göre cennetlikler sevinç
ve nimette son derece mükemmeldirler.
< Önceki | Sonraki > |
---|