.

.

E-posta Yazdır PDF

Sapıtmış bir ülke

ab_turk2.jpg       İşte Avrupalıların gözündeki Türkiye

      Boğaziçi Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Merkezi tarafından Madrid Özerk Üniversitesi, Granada Üniversitesi ve Avrupa Diyalog Derneği'nin işbirliğiyle gerçekleştirilen ''5 AB Ülkesi Kamuoyu Türkiye'nin Tam Üyeliğine Nasıl Bakıyor?'' araştırmasının sonuçları, Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsünde düzenlenen toplantıda açıklandı.

      Proje koordinatörü Prof. Dr. Hakan Yılmaz, bu araştırmanın AB-Türkiye sivil toplum diyaloğu kapsamında yapıldığını ve fonların da AB'den geldiğini söyledi.Araştırmanın 2009 yılı Eylül ayında Fransa, İngiltere, Almanya, İspanya ve Polonya'da biner kişiyle yapıldığını ifade eden Yılmaz, ''Çalışmada ortaya çıkan sonuç, Türkiye'nin AB'ye girişi söz konusu olduğunda en önemli değişken yaş ve nesil olarak ortaya çıkıyor. Yaş düştükçe destek artıyor, yükseldikçe destek düşüyor. Nesil çok önemli bir faktör'' diye konuştu.

      Araştırmaya göre, üniversite mezunu ve bunun üzerinde eğitim seviyisine sahip kişilerin Türkiye'nin AB'ye girişine verdikleri destek yüzde 50 iken, eğitim düzeyi düştükçe bu desteğin de azaldığını bildiren Yılmaz, şöyle konuştu:

     ''Ülkeler açısından baktığımızda da Türkiye'nin AB'ye girişine Polonya ve İspanya'da destek yüzde 50'nin üzerinde. İngiltere'de yüzde 46 gibi, Fransa ve Almanya'da ise çok düşük. Türkiye hakkındaki algılamaları belirleyen en önemli faktörler arasında kültür geliyor. Yani Türkiye kültür açısından değerlendirilen bir ülke olarak öne çıkıyor. Türkiye'yi kültür açısından istemeyenlerin en önemli argümanı ise din ve din esasında oluşan farklılıklarının Türkiye'yi Avrupa kültür dairesinin dışına çıkardığı şeklinde. Öte yandan popüler kültür açısından bakıldığında, özellikle genç nesiller açısından Türkiye bu sefer de Avrupa'nın içine giriyor. Yani kültür din olarak anlaşıldığında dışlanan, popüler kültür olarak anlaşıldığında ise içleyen iki uçlu bıçak gibi. Yani şöyle bir algılama var; onların kafasındaki Müslümanlık geleneklerine bağlandıkça Avrupa'dan uzaklaşan bir Türkiye, ama onların beğendiği, sevdiği müzik, yemek gibi şeylerle kendini tanımladıkça Avrupa kültürünün bir parçası haline gelen bir Türkiye.''

     Yılmaz, araştırmanın bir başka sonucuna göre de Türkiye ile ilgili en çok İstanbul'un bilindiğini, bunun ardından sırasıyla Truva, Galatasaray, Antalya, Atatürk, Efes, Tarkan, Recep Tayyip Erdoğan, Hadise, Yaşar Kemal, Fatih Terim, Orhan Pamuk ve Nazım Hikmet'in geldiğini kaydetti.

Editör:

     Bu haber Türkiyenin nereye gittiğini bildiren bir haber. Bu yazıda şu noktalara dikkat etmelidir,

      a- Avrupalılar Türkiyeyi nasıl görmek istiyorlar.

      b- Onlar için Türkiye ne demek.

     Birinci husus araştırmada açıkça görüldüğüne göre, Bir nevi Hırıstiyan topluluğu olan ab devletleri saflarına alacakları ülkenin dini kimliğine son derece önem veriyorlar. Altı çizili yerde de görüldüğü gibi Türkiyedeki İslamî kimlik onlar için son derece rahatsızlık verici. Türkiye bu kimliğinden uzaklaştıkça onların gönlünü kazanmakta ve onlara yaklaşmaktadır. Bizi kıymetli yapan kimliğimizi bir gelenek olarak görmekteler. Şayet İslamın uygun görmediği ffakat onların hoşlandığı şeyleri yaparsak bu bize puan kazandırmakta. Bizim onların beğendiği müziği dinlememizi istiyorlar. Başımızdakiler de onların çanakcısı oldukları için Diyarbakırda senfoni orkestrasına konser verdirirler, rak konserleri, bale eğitimi verdirerek Müslümanın avrupalılaşmasına yardımcı olurlar. Bu gibi etkinlikleri yapmak için belediyeleradeta bibiriyle yarışırlar ama Kuran eğitimi, bilinçli Müslüman eğitimi konusunda bırak icraatı söz söylemeye korkarlar.

     Artık yeme alışkanlığımız da onlar gibi oldu, kimisinin bir elinde simit diğerinde kola, kimisi yiyemediği ekmek simit poğaça her neyse onu atar bir kenara. Sofra kültürümüzün maymuna dönmesini de çirkef dizilere borçluyuz. Velhasıl burası zaten avrupa olmuş ab'ye girsek ne olur girmesek ne olur. Var mı değişen birşey?

     Bir diğer konu ise  'tükiye' denildiği zaman akıllarına ne geliyor. Havanın peşinde koşan futbolcular, vücutlarını pazarlayan sanatçıla, tatil beldeleri ve kendilerine benzeyen işkembeden yazar-çizer takımı. Allah aşkına bunlardan hangisi gerçekten bu memleketi ayağa kaldıran şeylerdir. Fakat Kuranı kerimin bu memleketi şaha kaldırdığını tarihe bakarak müşahede edebiliriz. Başı kapalı hanımlara sahip olan, imam hatip mezunu devlet ricali ve bu devletin din görevlileri zahmet olmazsa bu konuları özümseyip milleti idare etmeyi, devlet politikalarına yön vermeyi ona göre yapsalar hem kendilerinin hemde milletin menfaatine olur.

     Öyleyse bir yol ayrımındadır Türkiye, ya avrupayı tercih edip rezil olacak. Yada Hakkı tercih edip iki dünyada da vezir olacak. Bu kadar basit...

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.