<<<Değerli Hocam! Ben, hiçbir alimin sözünün delil
olmayacağını söylüyorum. "
Malumunuz üzere, alim denilen kişilerin tamamı insandır ve birer beşerdir. Hata
yapma ihtimalleri vardır. >>>
Yukarki sözü söyleyen kişi -Mehmet Dağdelen- kendinin edille-i erbaaya tabi
olduğunu söylemişti. Şimdi Allahın izniyle edille-i erbaadan olan bir takım delillerle alimlerin
konumunu, ümmet için ne kadar önemli olduklarını, onların sözünün değerini tabi
olunup olunmamasının neticelerini incele meye gayret
edeceğiz...Muvaffakıyyetimiz Yüce Rabbimizdendir.
Euzü billah, bismillah, yüce Allahımız kitabında şöyle buyuruyor:
"Allaha, Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat
edin...." (Nisa:59)
Bu ayetin tefsirinde kurtubide şu açıklama var:
Ululemrin Kimliği:
Câbir b. Abdullah
ile Mücahid der ki: "Emir sahipleri (ululemr)" denilen kimseler,
Kur'ân ve ilim ehli olan kimselerdir. Mâlik (Allahın rahmeti üzerine olsun) in
tercihi de budur. ed-Dahhak'ın şu sözü de buna yakındır: Yüce Allah bununla,
fukahayı ve din alimlerini kastetmektedir. Mücahid'den, burda sözü geçenlerin,
özel olarak Peygamber (sav)'ın ashabı olduğunu söylediği nakledilmiştir.
Semerkandi Tefsiri:
îslâm bilginleri ulû'l-emir mevzuunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir Belli
başlıcaları ise şunlardır: lmâm-ı Kelbî ile imam- Mukatil, ulû'l-emrin ordu
komutanları olduğunu söylemiştir, lmâm-ı Dahhâk ise, din bilginleri ve
fakihlerdir demiştir.
Büyük Kuran tefsiri:
Tefsir âlimlerinden bâzıları «Ululemr»den maksat, din bilginleridir, dediler.
Çünkü Cenab-ı Hak, başka bir âyette bu tabiri din bilginleri için kullanarak
buyurmuştur: «Eğer onu Rasulüllah'a ve kendilerinden olan ululemr'e
götürsey diler, muhakkak ki, onlardan istinbat edebilenler onu bilecekti...»
(En-Nisa: 83).
ulul emriden idareciler kasdedilmiştir itirazına karşı Fahruddin Razi'nin
açıklaması:
Bu sorulara şu şekilde cevap verilir: Sahabe ve Tabiînden bir
cemaatin, Hak Teâlâ'nın, 'Ve sizden olan emir sahiplerine de... "sözünü,
"alimler" anlamına hamletmiş olduklarında hiçbir şüphe yoktur.
Binâenaleyh biz, bundan murad, "Ehl-i hail ve'l-akd" kimselerden olan
alimlerdir." dediğimizde, bu görüş, ümmetin görüşlerinin dışında olan bir
görüş olmaz. Aksine bu, onların görüşlerinden birisini tercih ve o görüşü kesin
bir delille tashih olmuş olur. İşte böylece, birinci sual bertaraf edilmiş
olur.
Nisa 83 ayeti kerime:
«Eğer onu Rasulüllah'a ve kendilerinden olan ululemr'e götür seydiler,
muhakkak ki, onlardan istinbat edebilenler onu bilecekti...» (En-Nisa: 83).
Kurtubi:
"Halbuki
bunu Rasûlüne veya içlerinden emir sahiplerine döndürmüş olsalardı" yani,
Peygamber (sav)!ın kendisi, yahut emir sahipleri olan kimseler bunu söyleyip
açıklayıncaya kadar kendileri bunu dillerine dolayıp açıklamamış olsalardı...
Emir sahipleri; el-Hasen, Katade ve başkalanndan, ilim ve
fıkıh sahibi kimselerdir diye nakledilmiştir.
TEfsirul Hadis:
2- Onların üzerine böyle bir durumda
meseleyi Nebi (s)'ye veya kendilerindeki ilim sahibi kişilere götürmeleri ve
onların bu mesele hakkında maslahata göre vereceği kararları beklemelerinin
gerekliliği beyan edilmektedir.
Bu
açıklamalar tefsir tercümeleri sitesinde ilgili ayetlerde daha teferruatıyla
mevcuttur.
Bunların
özü, işi bilen allimlerin sözünün Allah katında değerli ve itibar edilir
olduğudur. Onların sözü yabana atılmaz. onların sözü varken sonra gelenler ona
muhalif bir şey söylemeye cesaret edemezler, zaten mezhebler de böyle olmuş ve
asırlarca devam eden ilim silsilesiyle mezheblerin teferruatı yerleşmiştir.
Alimlerin
sözünün delil olmayacağını iddia etmek, aslında icma ve kıyası da inkar
demektir. O halde dört delili kabul ediyorum demekle aslında kabul edilmediği
anlaşılmış oldu, yani şartlı kabulleri var, kendi takip ettiği alimlerin sözü
onlar için delildir, başka alimler delil olmaz. Bu dediğimizi şu ifadeleri de
ortaya koyar: <<Hocaları kendilerine selef alimlerinin şu sözünü
söylermiş: Alimlerin sözü delil olmaz, delillendirmeye muhtaçtır>>
gibi...
Bu
tavsiyenin asıl hedefi, talebelerin zihninde yerleşmiş mezheb imamlarının
müçtehitlerin sözlerinin itiraz edilmezliği anlayışını değiştirerek onların da
sıradan bir insan gibi olduklarını, hata yapabileceklerini, beşer olduklarını
kafalarına sokmak, böylece yeni müçtehitleri -müçtehit taslaklarını-
yetiştirmek ve islam alemine yeni bir yön vermektir.
Bu dar
anlayışın ve zararlı cereyanın evvelden beri sinsi sinsi devam ettiği ve
şimdilerde artık meydanı boş bulup iyice ayyuka çıktığı herkesçe malumdur.
Ancak Allahu teala her yüz yıl başında bir müceddid gönderip dinini muhafaza
eder, sokulan bid'atleri ve saptırmaları def ederek dinini muhafaza eder....
Vakit buldukça devam edeceğiz.....
< Önceki | Sonraki > |
---|