KUR’ANI
KENDİ GÖRÜŞÜYLE TEFSİR ETMENİN FECAATI !!!
Bu
asırda iinkar yayıldığı gibi yenilik arayışı, dinde reform gibi istekler de bir
hayli artmış. Öyleki artık iş Kur’anı kendi mantıklarına nefislerinin istediği
şekle göre manalandırmak ve güya tefsir dersi veya tefsir kitabı yazmak
heveslileri ortalığı sardı. Hatta öyle bir hadde geldiki, kendileri bu işe
soyundukları gibi gençleri de teşvik ederek –saptılar saptırdılar-
hadisi şerifini sanki doğrulamaya çalışıyorlar.
Yakında
vâkıf olduğum üç tane yeni yetme, müçtehid bozuntusu cehl-i mürekkeb kişilerin
yazıları, bu işin ne hadde vardığını gözler önüne sermektedir. Şimdi onların
yazılarından yaptıkları tefsirleri ve neticede düştükleri hataları gözler önüne
serelim de kimin ne olduğunu veya ne yapmak istediğin, böylece ne hallere
düşeceğini anlayalım.
Önce,
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den bu hususta rivayet edilen, şiddetli
tehdit içeren hadisi şerifleri zikredelim:
تفسير الرازي - (ج 4 /
ص 117)
Razi
Tefsirinde:
Sallallahu
aleyhi ve sellem buyurdu: “Her kim Kur’anı kendi görüşü ile tefsir ederse,
ateşten olan yerini hazırlasın.”
البرهان
- (ج 2 / ص 164)
El-
Burhan:
Diğer
bir rivayette: “Her kim Kur’an hakkında kendi görüşü ile söylerse (fikrini
derse), muhakkak küfretmiştir.”
روضة
المحدثين - (ج 10 / ص 455)
Ravzatul Muhaddisin: No: 4955
“Her kim Kur’anı kendi görüşü ile
tefsir ederse, cehennemden olan yerini hazırlasın.”
كشف
الأسرار - (ج 1 / ص 110) أصول البزدوي - (ج 1 / ص 8)
Keşful Esrar ve Usul-u Pezdevi:
Resulullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu: “Herkim Kur’anı kendi görüşü ile tefsir ederse, ateşten olan
yerini hazırlasın.” Yani, re’yi ve
içtihadıyla onun, Allahın muradı olduğuna hükmetti. Zira o kişi nefsini vahiy
sahibi yerine koydu. Işte bu hadisi şerifte, mutezilenin –her müçtehid isabet
eder- görüşünü ibtal vardır. Zira içtihat ile sabit olan (söz), hakikaten murad
edilen mana yerine kesinlikle tefsir
olur ki, bu da batıldır.
Bu hadisi şerifleri zihnimize
yerleştirdikten sonra, evvela müfessirlerin başı olan Abdullah İbni Abbas
radıyellahu anhu ve onu izleyen bütün müfessirler, tefsir yaparken
kelimelerin-lafızların hangi manaya kullandıklarını bizzat kendileri bilirdi
veya Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in beyanıyka murad manayı
anlarlardı. Daha sonra gelen müfessirler
de bu rivayetlere dayanarak tefsir yapmışlardır. Diğer bir takım müfessir ise
ilmi dirayetlerini de kullanarak tefsi yapmışlar ve bütün ehli sünnet
ulemasınca bu eserleri makbul olmuştur. Şimdi biri kalkıp bunların hılafına bir
mana verirse, o mananın Allah ve Resulü katında, ulemanın huzurunda ne değeri
olur? Ancak şu tehditlere düçar olur ki, Allah muhafaza eylesin.
1. Misal:
<<<Eski
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Süleyman Ateş, Kuran'da 5 değil 3 vakit namazın
farz kılındığını belirterek, öğle ile ikindinin, akşam ile yatsının
birleştirilmesinde bir sakınca bulunmadığını iddia etti.
Prof.
Ateş, beş vakit namazın fıkıh okullarıyla birlikte gündeme geldiğini vurguladı.
Eski
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kuran'da 5 değil, 3 vakit
namazın farz kılındığını söyledi. İsrá Suresi'nin 78 ve 79. ayetleri ile Hûd
Suresi'nin 114. ayetinde bu konunun gayet net bir biçimde ortaya konulduğunu
ifade eden Prof. Ateş, fıkıh (İslam hukuku) okulları ile birlikte 3 vaktin 5
vakte dönüştürüldüğünü savundu. Prof. Ateş şöyle dedi:
Söz
konusu ayetlerde 3 vakit namaz emrediliyor. Bunlar, sabah ve akşam
namazlarıyla, biraz uyuduktan sonra kılınacak olan gece namazıdır. İslam dini
kolaylaştırmayı emreder, güçleştirmeyi değil. Dolayısıyla günümüzde öğle ile
ikindi, akşam ile yatsı birleştirilerek üç vakit namaz kılınabilir.
İnsanların hiç namaz kılmamasındansa, 3 vakit kılması daha hayırlıdır.
Biliyorum bana kızacaklar, kafaları karıştırdığımı söyleyecekler ama Kuran'daki
hüküm de bu. Bunu gizleyemeyiz.
Prof.
Ateş, kendisinin Diyanet İşleri Başkanlığı döneminde neden bu konuyu gündeme
getirmediği sorusu üzerine, O zaman henüz bu noktalara gelmiş değildim.
Tefsir yaparken meseleyi bu netlikte görebildim. Bunu herkes biliyor ama
açıklamaktan çekiniyor dedi.>>>
Cevabımız:
Evvela
sözlerindeki basitliği görmek lazım. Diyanet reisi iken farkında değilmiş te
sonradan tefsir yaparken meseleyi fark etmiş. Bu söze çocuklar bile güler, seni
oraya din müessesesinin en yükseğine, ilmin olduğu için tayin etmişlerdi, ama
sen bu makamı neye kullandın, hesabını Allahu teâlâ’ya verirsin.
Tefsir
yapacaksan evvelkilere hiçmi bakmadın, onların senin yanında hiç mi değeri yok.
Ayetin manasını vereceğin zaman, ilgili hadisi şerifleri ve fıkhi hükümleri
gözden geçirmedin mi? Veya vereceğin manayı daha evvel hangi mezheb vermiş,
niçin vermiş? Sorular gider de gider.
Şimdi
dediği ayetlerin diğer tefsirlerden açıklamalarına bakalım:
İsra:
78 – 79
"Güneşin
(zeval vaktinde) kayması anından, gecenin kararmasına kadar, güzelce namaz kıl,
sabah namazını da. Çünkü sabah namazı şâhidlidir. Gecenin bir kısmında da
uyanıp, sırf sana mahsus fazladan bir ibadet olmak üzere, onunla (Kur'ân'la)
gece namazı kıl. Belki Rabbin seni bir makâm-ı Mahmûd'a gönderecektir.”
<<<Elmalı
tefsirinde şu açıklamalar var: Namazı
devamlı kıl ve kıldır. Güneşin zevali (batıya kayması) dolayısıyla gece
karanlığına kadar ki öğle, ikindi, akşam, yatsı vakitlerini içine alır.
Rivayet
edildiğine göre Hz. Peygamber buyurmuştur ki: "Güneşin batıya kayacağı
vakitte Cebrail geldi, bana öğle namazını kıldırdı"
Sabah
Kur'ân'ını da, yani kırâeti özellikle önemli olan sabah namazını da dosdoğru
kıl. Muhakkak sabah Kur'ân'ı şahitlendirilmiştir. Ona gece melekleri de gündüz
melekleri de hazır ve şahid olur ve bütün kâinat uyanır, insanın gözle görme
zevki yükselir.
Hud
suresi: 114
Ve
namazı kıl ve kıldır, gündüzün her iki tarafında ve gecenin zülfelerinde -yani gündüzün başlıca değişme
saatlerinin ikisinde ve gecenin zülfeleri, saçakları demek olan eteklerinde,
gündüze yakın olan saatlerinde.>>>
Tefsiri Kebir:
"Gündüzün İki tarafında... dosdoğru namaz kıl" buyruğu ile ilgili olarak
te'vil ehlinden hiçbir kimse, bu âyet-i kerîmede sözü edilen namazdan, farz
olan namazların kastedildiği hususunda ihtilâf etmemiştir. Özellikle namazın
zikredilmesi imandan sonraki ikinci esas olmasından dolayıdır. Musibetlerde
ona sığınılmasından ötürüdür. Nitekim Peygamber (sav) herhangi bir sıkıntı ile
karşılaştığında hemen namaza koşardı.
İbni
Kesir:
Ali
ibni ebi Talha ibni Abbas'tan rivayetle -gündüzün iki tarafı- sabah ve
akşam namazı olduğunu söyledi. Aynı şekilde bu Hasen, Abdurrahman bin Zeyd bin
Eslem'in sözüdür. Bir rivayette Hasen, Dahhak, Katade ve diğerleri sabah ve
ikindi namazları olduğunu söylediler.
Mücahid
derki, bu gündüzün evvelinde sabah namazıdır, sonunda ikindi namazıdır.
Nesefi
Tefsiri:
Evvelki
namaz sabah namazı, öğlen ve ikindi, zülef akşam ve yatsıdır.
Nisaburi
Tefsiri:
Hasılı
kelam salatu zülef, akşam ve yatsıdır. Tarafeyin-nehar: sabah ve ikindiye
şamildir. Ebu Hanife r.a. bununla, sabah namazının fecrin iyice aydınlığında
kılınmasını, ikindinin de tehirini efdal görmüştür.
Keşşaf
Tefsiri:
الكشاف - (ج 3 / ص 131
)
{طَرَفَىِ
النهار } غدوة وعشية { وَزُلَفاً مِّنَ اليل } وساعات من الليل وهي ساعاته القريبة
من آخر النهار ، من أزلفه إذا قربه وازدلف إليه ، وصلاة الغدوة : الفجر ، وصلاة
العشية : الظهر والعصر؛ لأنّ ما بعد الزوال عشيّ . وصلاة الزلف : المغرب والعشاء
Tarafeyin-nehar:
ğadve ve aşiyyedir. -Sabah erken vakit ve öğlenden sonrasıdır- Zülefen minel leyl: Geceden olan saatlerdir ki
bunlar gündüzün sonuna yakın saatlerdir. Salatul ğadve: Sabah namazıdır.
Salatul aşiyye: Öğlen ve ikindidir. Zira zevalden sonrasına aşiyye
denir. Salatul zülef: Akşam ve yatsıdır. >>>
Bu
izahlarla zikredilen ayetlerin de beş vakit namaza işaret ettiği
anlaşılmalıdır, yok eğer daha açık ifade istersen, o zaman Kur’anının diğer
ayetleri ve Hadisi şerifler önümüzdedir, alimlerin bayanları mevcuttur.
Şimdi
Kur'an ve Hadişi şeriflerde namazın beş vakit olduğunun diğer delillerini
zikredelim de sayın prof. umuz ve benzerleri de öğrensinler, bir daha araştırma
zahmetine katlanmasınlar, belki ömürleri yetmez, ahırete namazdan noksan
gitmesinler:
İbni
Mes'ud r.a. tan rivayetle şöyle demiştir: Müşrikler Efendimiz s.a.v. i, ikindi
namazından meşgul ettiler, hatta güneş kızardı ve sarardı (battı). Bunun
üzerine Resulullah s.a.v buyurdu: Vusta namazından -ikindi namazından-
bizi meşgul ettiler, Allahu teala karınlarını ve kabirlerini ateşle doldursun.
( Ahmed, İbni Mace)
Tirmizi
rivayet etti: salatu-l vusta ikindi namazıdır; ve hasen sahih hadistir
dedi.
Semurete
ibni Cundüb'ten r.a. Nebi s.a.v. in şöyle buyurduğu rivayet edildi: Vusta
namazı ikindi namazıdır. (tirmizi)
Ahmed'in
rivayetinde Nebi s.a.v. şu ayeti okudu: -Namazlara devam ediniz (kılınız)
ve vusta namazını- onu bize ikindi namazı olarak isimlendirdi.
عن أبي الضحى عن شتير بن شكل العبسي قال سمعت عليا يقول لما كان يوم
الأحزاب صلينا العصر ما بين المغرب والعشاء فقال النبي صلى الله عليه وسلم شغلونا
عن صلاة الوسطى صلاة العصر ملأ الله قبورهم وأجوافهم نارا أخرجه مسلم
Ebi
Daha, Şetir ibni Şekel el Absi'den şöyle demiştir: Ali'nin şöyle dediğini
işittim: Ahzab günü olunca biz ikindi namazını akşam ve yatsı arasında kıldık.
Nebi s.a.v buyurdu: Vusta namazından -ikindi namazından- bizi meşgul
ettiler, Allah ta onların kabirlerini ve karınlarını ateşle doldursun. (Müslim)
تفسير ابن أبي حاتم - (ج 2 / ص 193)
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ سِنَانٍ، ثنا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ،
عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ عَاصِمٍ، عَنْ زِرٍّ، قَالَ: قُلْتُ لِعَبِيدَةَ: سَلْ
عَلِيًّا"عَنْ صَلاةِ الْوُسْطَى، فَسَأَلَهُ، فَقَالَ: كُنَّا نَرَاهَا
الْفَجْرَ أَوِ الصُّبْحَ، حَتَّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ يَوْمَ الأَحْزَابِ: شَغَلُونَا عَنْ صَلاةِ
الْوُسْطَى صَلاةِ الْعَصْرِ، مَلأَ اللَّهُ قُبُورَهُمْ وَأَجْوَافَهُمْ، أَوْ
بُيُوتَهُمْ نَارًا
İbni
Hatim Tefsiri: Asım, Zirr'den rivayetle; ubeyde'ye dedim, Ali'ye r.a. vusta
namazından sor. Sordu, dediki: Biz onu fecir veya sabah namazı bilirdik, taki
Resulullah'ın s.a.v ahzab günü şöyle dediğini işitene kadar: Vusta
namazından -ikindi namazı- bizi meşgul ettiler. Allahu teala da onların
kabirlerini ve karınlarını veya evlerini ateşle doldursun.
Zikrettiğimiz
bahis görüldüğü gibi tefsirlerde ve hadisi şerif kitablarında bolca mevcut olup
vusta namazının ikindi namazı olduğu hakkındaki rivayetlerdir. Diğer pek çok
rivayetlerde akşam namazı veya sabah namazı da olduğu söylenmiş. Biz hangisi
olduğundan ziyade vusta kelimesinin neden orta namaz olduğunu anlayalım.
Vusta evvelinde ve sonrasında çift -iki
şey- olan bir sayının ismidir. Yani evvelinde sabah ve öğlen, sonrasında akşam
ve yatsı olan ortadaki namaz ikindidir. Veya sabah namazı olduğunu farzedersek
evvelinde akşam ve yatsı, sonrasında öğlen ve ikindi olan orta namaz sabah
namazıdır demek olur. Her halde netice olarak Kur'anda Bakara suresi ayet:238
de geçen -salatul vusta- tabiri, evvelinde zikredilen -namazlar-
lafzının üzerine atfedilmekle onların içinden biri olup, aynı zamanda
manalarını te'kitlemekte ve orta namazının önemine dikkat çekmektedir. Zira
ikindi namazını kaçıranın sanki malını ve evlatlarını yitirmiş derece-de
felakete uğrayan kişi olduğu, hadisi şerifte beyan edilmiştir. Bütün tefsirler vusta
kelime-sinin beş vakit olan namazların ortasına dikkat çektiğini ifade
etmektedir.
Nisaburi
Tefsiri:
تفسير النيسابوري - (ج 3 / ص 70)
وأوقات
الصلاة الخمس مشهورة وقد يستدل عليها بقوله : { حافظوا على الصلوات والصلاة الوسطى
} [ البقرة : 238 ] فإن الوسطى يجب أن تكون مغايرة للصلوات لئلا يلزم التكرار فهي
زائدة على الثلاث ، ولو كان الواجب أربعاً لم يوجد لها وسطى فإذاً أقلها خمس
وسيجيء آيات أخر دالة على الأوقات الخمس كقوله : { وأقم الصلاة طرفي النهار وزلفاً
من الليل } [ هود : 114 ] { أقم الصلاة لدلوك الشمس } [ الإسراء : 78 ] وسنشرحها
إن شاء الله تعالى في مواضعها .
<<<Beş
vakit namazın vakitleri meşhurdur, bunun üzerine şu ayetle delil getirilmiştir:
Bakara 238 "Namazlara devam edin, (özellikle) orta
namazına..." Zira vustanın,
evvelinde zikredilen namazlardan başka olması lazımdır ki (atıftan dolayı)
tekrar lazım gelmesin. Vusta üçten fazladır, eğer vacib olan dört olsaydı, onun
için vusta (orta) mevcut olmazdı. O takdirde en azı beştir. Beş vaktin üzerine
delalet eden ayet hud suresi 114 ve isra suresi 78 de gelecektir, onların izahı
yerinde gelecektir.>>>
Müfessir
böyle diyor, yani vaktiniz varsa tefsirimden zikredilen iki ayetin de beş vakit
namazın subutuna delil olduğunu zikrettiğim yere bakın. Ama bizim müfessir prof
henüz tefsire yeni başlamış galiba oraya gelmesi uzun sürecek...
Rum
suresi:17-18. ayetlere bakalım:
فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ
تُصْبِحُونَ (17) وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا
وَحِينَ تُظْهِرُونَ (18)
تفسير البيضاوي - (ج 4 / ص 481)
وعن ابن عباس رضي الله تعالى عنهما : أن الآية
جامعة للصلوات الخمس { تُمْسُونَ } صلاتا المغرب والعشاء ، و { تُصْبِحُونَ } صلاة
الفجر ، و { عشيا } صلاة العصر ، و { تُظْهِرُونَ } صلاة الظهر .
Beyzavi
Tefsirinde ibni Abbas'tan r.anhuma şu rivayet vardır: Şu ayet, beş vakit namazı
cem eder. Tumsûn: akşam ve yatsı namazıdır. Tusbihûn: Sabah namazıdır. Aşiyyen:
İkindi namazıdır. Tuzhirûn: Öğlen namazıdır.
الكشاف - (ج 5 / ص 242)
وقيل
لابن عباس رضي الله عنهما : هل تجد الصلوات الخمس في القرآن؟ قال : نعم ، وتلا هذه
الآية { تُمْسُونَ } صلاتا المغرب والعشاء { تُصْبِحُونَ } صلاة الفجر {
وَعَشِيّاً } صلاة العصر . و { تُظْهِرُونَ } صلاة الظهر . وقوله : { وَعَشِيّاً }
متصل بقوله : { حِينَ تُمْسُونَ } وقوله : { وَلَهُ الحمد فِى السماوات والأرض }
اعتراض بينهما
Keşşaf
tefsirinde İbni Abbas'tan r.anhuma şu rivayet vardır. İbni Abbas'a soruldu, Kur'an'da
beş vakit namazı buluyormusun? Dedi ki evet. ve şu ayeti okudu.
Tumsun:
akşam ve yatsı namazıdır. Tusbihun: Sabah namazı. Aşiyyen: İkindi
namazı. Tuzhirun: Öğle namazı. Aşiyyen lafzı, hıne tumsun lafzına
eklidir, -göklerde ve yerde hamd ona mahsustur- kavli şerifi aralarında itirazi
cümledir.
Mutezilenin
büyüklerinden olan Zemahşeri bile beş vakit namazı kabul ederken bizim eski
diyanet reisi acaba hangi mezhebten, nasıl beş vakit namazı bulamamış hayret,
şimdiye kadar kaç vakit kılmış acaba...
Müslimin
rivayeti: Ebu Hureyre r.a., Resulullah s.a.v in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
Beş vakit namaz ve cuma namazı, diğer cumaya kadar aralarındaki -günahlara-
keffarettir; büyük günah işlemedikçe.
Hakim
Nisaburi'nin Müstedrek'inden: Resulullah s.a.v veda haccında buyurdu: Dikkat
edin Allahın namaz kılan velileri ol kimselerdir ki, üzerine farz olan beş
vakit namazı kılanlar, ramazan orucunu tutanlardır...
İbni
Huzeyme'nin Sahihi'nden: Süleymen ibni Bureyde, babasından rivayetle şöyle
dedi: Nebi s.a.v e bir adam geldi ve namazların vaktinden sordu. Buyurduki:
Bizimle beraber kıl. Güneş zail olunca Resulullah s.a.v öğleni kıldı.
Şöyle dedi: İkindiyi kıldığında güneş parlak ve yüksekte idi. Akşamı
güneş batınca kıldı. Şafak kaybolunca yatsıyı kıldı. Sabahı gales
-fecrin ilk anlarında- kıldı. Yarın –gündüz- olunca Bilal’e ezan okumasını
emretti ve biraz vakti soğuttu ve öğlenin soğutulmasını –serinletilmesini-
emretti, Bilal’e emretti ve ikindiyi güneş olduğundan parlak iken kıldı,
emretti akşamı şafak kaybolmadan evvel kıldı, emretti yatsıyı
gecenin üçtebiri geçtikten sonra kıldı, emretti sabahı aydınlık açıldığı
zaman kıldı. Sonra buyurdu: namaz vakitlerinden soran nerdedir? Adam, benim ya
Resulellah! Dedi. Buyurdu: Namazlarınızın vakti, gördüklerinin arasındaki
vakitlerdir.
Tefsiri Kurtubi’de;
“Muhakkak namaz, fuşiyyattan ve münkerden
men eder” ayetinin tefsirinde şöyle der:Murad ediyorki beş vakit namaz,
aralarında olan günahları yok eder. Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin
buyurduğu gibi: “Söyleyin bakalım! Şayet sizden birinin kapısında bir nehir
olsa ve onda her gün beş kere yıkansa, kirlerinden bir şey kalırmı? Dediler:
Hayır, kirlerinden bir şey kalmaz. Buyurdu: İşte beş vakit namazın misali
bunun gibidir, Allahu teala bunlarla hataları yok eder.” (Tirmizi, Ebu
Hureyre’den rivayet etti ve sahih hasen dir dedi.)
Son
olarak Dürrü-l Mensur tefsirinden şu açıklamaya dikkatinizi çekeriz:
الدر المنثور – (ج 7 / ص 186)
وأخرج ابن أبي شيبة وأحمد في الزهد والحاكم وصححه
عن حذيفة قال : أول ما تفقدون من دينكم الخشوع ، وآخر ما تفقدون من دينكم الصلاة .
ولَتَنْقُضَنَّ عُرا الإسلام عروة عروة ، ولْيُصَلِّيَنَّ النساء وهن حيض ،
ولَتَسْلُكَنَّ طريق من كان قبلكم حذو القِذة بالقذة ، وحذو النعل بالنعل ، لا
تخطو طريقهم ولا تخطىء بكم حتى تبقى فرقتان من فرق كثيرة تقول إحداهما :
ما بال
الصلاة الخمس ، لقد ضل من كان قبلنا إنما قال الله { أقم الصلاة طرفي النهار
وزلفاً من الليل } [ هود : 114 ] لا تصلوا إلا ثلاثاً وتقول الأخرى : إنما
المؤمنون بالله كإيمان الملائكة لا فينا كافر ولا منافق . حق على الله أن يحشرهما مع الدجال
<<<İbni
Ebi şeybe, Ahmed, Hakim de bunu Huzayfe’den tashih etti ki, Efendimiz s.a.v
şöyle buyurmuştur:”Dininizden ilk yitireceğiniz şey huşu’dur. Dininizden en son
yitireceğiniz şey namazdır. İslam ipi bölük bölük bozulacak. Kadınlar hayızlı
iken namaz kılacak. Sizden evvelkilerin yoluna adım adım karış karış tabi
olacaksınız. (Veya: Onların yollarında yürüyeceksiniz, buyurdu.) Yollarından
ayrılmayacaksınız, hatta çok fırkalardan iki fırka kalacak. Bir fırka derki:
Beş vakit namaz da ne oluyor? (Nerden çıktı?) Muhakkak bizden evvelkiler
sapıttı. Ancak Allah şöyle demiştir: “Gündüzün iki tarafında namazı kıl ve
gecenin züleflerinde de…” (Hud: 114) Ancak üç vakit namaz kılın.
Diğer
fırka şöyle der: Ancak Allah’a iman edenler (in imanı), meleklerin imanı
gibidir, içimizde kafir ve münafık yoktur.
O
iki taifeyi de Deccal ile birlikte haşretmesi, Allahu teala üzerine
haktır.>>>
İşte meseleye vakıf olmayanların neticesi, ehli sünnetin dışında bir yol olup artık nereye giderse kendi bilir, deyip işi Allah’a havale ediyoruz.
Devamı var...
< Önceki | Sonraki > |
---|