.

.

E-posta Yazdır PDF

Kur' anla Sapan ve Saptıranlar - 1

kufurde_israr.jpg

KUR’ANI KENDİ GÖRÜŞÜYLE TEFSİR ETMENİN FECAATI !!!

Bu asırda iinkar yayıldığı gibi yenilik arayışı, dinde reform gibi istekler de bir hayli artmış. Öyleki artık iş Kur’anı kendi mantıklarına nefislerinin istediği şekle göre manalandırmak ve güya tefsir dersi veya tefsir kitabı yazmak heveslileri ortalığı sardı. Hatta öyle bir hadde geldiki, kendileri bu işe soyundukları gibi gençleri de teşvik ederek –saptılar saptırdılar- hadisi şerifini sanki doğrulamaya çalışıyorlar.

Yakında vâkıf olduğum üç tane yeni yetme, müçtehid bozuntusu cehl-i mürekkeb kişilerin yazıları, bu işin ne hadde vardığını gözler önüne sermektedir. Şimdi onların yazılarından yaptıkları tefsirleri ve neticede düştükleri hataları gözler önüne serelim de kimin ne olduğunu veya ne yapmak istediğin, böylece ne hallere düşeceğini anlayalım.

Önce, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den bu hususta rivayet edilen, şiddetli tehdit içeren hadisi şerifleri zikredelim:

تفسير الرازي - (ج 4 / ص 117)

Razi Tefsirinde:

Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: “Her kim Kur’anı kendi görüşü ile tefsir ederse, ateşten olan yerini hazırlasın.”

البرهان - (ج 2 / ص 164)

El- Burhan:

Diğer bir rivayette: “Her kim Kur’an hakkında kendi görüşü ile söylerse (fikrini derse), muhakkak küfretmiştir.”

روضة المحدثين - (ج 10 / ص 455)

Ravzatul Muhaddisin: No: 4955

“Her kim Kur’anı kendi görüşü ile tefsir ederse, cehennemden olan yerini hazırlasın.”

كشف الأسرار - (ج 1 / ص 110) أصول البزدوي - (ج 1 / ص 8)

Keşful Esrar ve Usul-u Pezdevi:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: “Herkim Kur’anı kendi görüşü ile tefsir ederse, ateşten olan yerini hazırlasın.”  Yani, re’yi ve içtihadıyla onun, Allahın muradı olduğuna hükmetti. Zira o kişi nefsini vahiy sahibi yerine koydu. Işte bu hadisi şerifte, mutezilenin –her müçtehid isabet eder- görüşünü ibtal vardır. Zira içtihat ile sabit olan (söz), hakikaten murad edilen mana yerine kesinlikle  tefsir olur ki, bu da batıldır.

Bu hadisi şerifleri zihnimize yerleştirdikten sonra, evvela müfessirlerin başı olan Abdullah İbni Abbas radıyellahu anhu ve onu izleyen bütün müfessirler, tefsir yaparken kelimelerin-lafızların hangi manaya kullandıklarını bizzat kendileri bilirdi veya Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in beyanıyka murad manayı anlarlardı.  Daha sonra gelen müfessirler de bu rivayetlere dayanarak tefsir yapmışlardır. Diğer bir takım müfessir ise ilmi dirayetlerini de kullanarak tefsi yapmışlar ve bütün ehli sünnet ulemasınca bu eserleri makbul olmuştur. Şimdi biri kalkıp bunların hılafına bir mana verirse, o mananın Allah ve Resulü katında, ulemanın huzurunda ne değeri olur? Ancak şu tehditlere düçar olur ki, Allah muhafaza eylesin. 

1. Misal:

<<<Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Süleyman Ateş, Kuran'da 5 değil 3 vakit namazın farz kılındığını belirterek, öğle ile ikindinin, akşam ile yatsının birleştirilmesinde bir sakınca bulunmadığını iddia etti.

Prof. Ateş, beş vakit namazın fıkıh okullarıyla birlikte gündeme geldiğini vurguladı.

Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kuran'da 5 değil, 3 vakit namazın farz kılındığını söyledi. İsrá Suresi'nin 78 ve 79. ayetleri ile Hûd Suresi'nin 114. ayetinde bu konunun gayet net bir biçimde ortaya konulduğunu ifade eden Prof. Ateş, fıkıh (İslam hukuku) okulları ile birlikte 3 vaktin 5 vakte dönüştürüldüğünü savundu. Prof. Ateş şöyle dedi:

Söz konusu ayetlerde 3 vakit namaz emrediliyor. Bunlar, sabah ve akşam namazlarıyla, biraz uyuduktan sonra kılınacak olan gece namazıdır. İslam dini kolaylaştırmayı emreder, güçleştirmeyi değil. Dolayısıyla günümüzde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı birleştirilerek üç vakit namaz kılınabilir. İnsanların hiç namaz kılmamasındansa, 3 vakit kılması daha hayırlıdır. Biliyorum bana kızacaklar, kafaları karıştırdığımı söyleyecekler ama Kuran'daki hüküm de bu. Bunu gizleyemeyiz.

Prof. Ateş, kendisinin Diyanet İşleri Başkanlığı döneminde neden bu konuyu gündeme getirmediği sorusu üzerine, O zaman henüz bu noktalara gelmiş değildim. Tefsir yaparken meseleyi bu netlikte görebildim. Bunu herkes biliyor ama açıklamaktan çekiniyor dedi.>>>

Cevabımız:

Evvela sözlerindeki basitliği görmek lazım. Diyanet reisi iken farkında değilmiş te sonradan tefsir yaparken meseleyi fark etmiş. Bu söze çocuklar bile güler, seni oraya din müessesesinin en yükseğine, ilmin olduğu için tayin etmişlerdi, ama sen bu makamı neye kullandın, hesabını Allahu teâlâ’ya verirsin.

Tefsir yapacaksan evvelkilere hiçmi bakmadın, onların senin yanında hiç mi değeri yok. Ayetin manasını vereceğin zaman, ilgili hadisi şerifleri ve fıkhi hükümleri gözden geçirmedin mi? Veya vereceğin manayı daha evvel hangi mezheb vermiş, niçin vermiş? Sorular gider de gider.

Şimdi dediği ayetlerin diğer tefsirlerden açıklamalarına bakalım:

İsra: 78 – 79

"Güneşin (zeval vaktinde) kayması anından, gecenin kararmasına kadar, güzelce namaz kıl, sabah namazını da. Çünkü sabah namazı şâhidlidir. Gecenin bir kısmında da uyanıp, sırf sana mahsus fazladan bir ibadet olmak üzere, onunla (Kur'ân'la) gece namazı kıl. Belki Rabbin seni bir makâm-ı Mahmûd'a gönderecektir.”

<<<Elmalı tefsirinde şu açıklamalar var: Namazı devamlı kıl ve kıldır. Güneşin zevali (batıya kayması) dolayısıyla gece karanlığına kadar ki öğle, ikindi, akşam, yatsı vakitlerini içine alır.

Rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber buyurmuştur ki: "Güneşin batıya kayacağı vakitte Cebrail geldi, bana öğle namazını kıldırdı"

Sabah Kur'ân'ını da, yani kırâeti özellikle önemli olan sabah namazını da dosdoğru kıl. Muhakkak sabah Kur'ân'ı şahitlendirilmiştir. Ona gece melekleri de gündüz melekleri de hazır ve şahid olur ve bütün kâinat uyanır, insanın gözle görme zevki yükselir.

Hud suresi: 114

Ve namazı kıl ve kıldır, gündüzün her iki tarafında ve gecenin zülfelerinde -yani gündüzün başlıca değişme saatlerinin ikisinde ve gecenin zülfeleri, saçakları demek olan eteklerinde, gündüze yakın olan saatlerinde.>>>

Tefsiri Kebir:

"Gündüzün İki tarafında... dosdoğru namaz kıl" buyruğu ile ilgili ola­rak te'vil ehlinden hiçbir kimse, bu âyet-i kerîmede sözü edilen namazdan, farz olan namazların kastedildiği hususunda ihtilâf etmemiştir. Özellikle na­mazın zikredilmesi imandan sonraki ikinci esas olmasından dolayıdır. Musi­betlerde ona sığınılmasından ötürüdür. Nitekim Peygamber (sav) herhangi bir sıkıntı ile karşılaştığında hemen namaza koşardı.

İbni Kesir:

Ali ibni ebi Talha ibni Abbas'tan rivayetle -gündüzün iki tarafı- sabah ve akşam namazı olduğunu söyledi. Aynı şekilde bu Hasen, Abdurrahman bin Zeyd bin Eslem'in sözüdür. Bir rivayette Hasen, Dahhak, Katade ve diğerleri sabah ve ikindi namazları olduğunu söylediler.

Mücahid derki, bu gündüzün evvelinde sabah namazıdır, sonunda ikindi namazıdır.

Nesefi Tefsiri:

Evvelki namaz sabah namazı, öğlen ve ikindi, zülef akşam ve yatsıdır.

Nisaburi Tefsiri:

Hasılı kelam salatu zülef, akşam ve yatsıdır. Tarafeyin-nehar: sabah ve ikindiye şamildir. Ebu Hanife r.a. bununla, sabah namazının fecrin iyice aydınlığında kılınmasını, ikindinin de tehirini efdal görmüştür.

Keşşaf Tefsiri:

الكشاف - (ج 3 / ص 131 )

{طَرَفَىِ النهار } غدوة وعشية { وَزُلَفاً مِّنَ اليل } وساعات من الليل وهي ساعاته القريبة من آخر النهار ، من أزلفه إذا قربه وازدلف إليه ، وصلاة الغدوة : الفجر ، وصلاة العشية : الظهر والعصر؛ لأنّ ما بعد الزوال عشيّ . وصلاة الزلف : المغرب والعشاء

Tarafeyin-nehar: ğadve ve aşiyyedir. -Sabah erken vakit ve öğlenden sonrasıdır-  Zülefen minel leyl: Geceden olan saatlerdir ki bunlar gündüzün sonuna yakın saatlerdir. Salatul ğadve: Sabah namazıdır. Salatul aşiyye: Öğlen ve ikindidir. Zira zevalden sonrasına aşiyye denir. Salatul zülef: Akşam ve yatsıdır. >>>

Bu izahlarla zikredilen ayetlerin de beş vakit namaza işaret ettiği anlaşılmalıdır, yok eğer daha açık ifade istersen, o zaman Kur’anının diğer ayetleri ve Hadisi şerifler önümüzdedir, alimlerin bayanları mevcuttur.

Şimdi Kur'an ve Hadişi şeriflerde namazın beş vakit olduğunun diğer delillerini zikredelim de sayın prof. umuz ve benzerleri de öğrensinler, bir daha araştırma zahmetine katlanmasınlar, belki ömürleri yetmez, ahırete namazdan noksan gitmesinler:

İbni Mes'ud r.a. tan rivayetle şöyle demiştir: Müşrikler Efendimiz s.a.v. i, ikindi namazından meşgul ettiler, hatta güneş kızardı ve sarardı (battı). Bunun üzerine Resulullah s.a.v buyurdu: Vusta namazından -ikindi namazından- bizi meşgul ettiler, Allahu teala karınlarını ve kabirlerini ateşle doldursun. ( Ahmed, İbni Mace)

Tirmizi rivayet etti: salatu-l vusta ikindi namazıdır; ve hasen sahih hadistir dedi.

Semurete ibni Cundüb'ten r.a. Nebi s.a.v. in şöyle buyurduğu rivayet edildi: Vusta namazı ikindi namazıdır. (tirmizi)

Ahmed'in rivayetinde Nebi s.a.v.  şu ayeti  okudu: -Namazlara devam ediniz (kılınız) ve vusta namazını- onu bize ikindi namazı olarak isimlendirdi.

عن أبي الضحى عن شتير بن شكل العبسي قال سمعت عليا يقول لما كان يوم الأحزاب صلينا العصر ما بين المغرب والعشاء فقال النبي صلى الله عليه وسلم شغلونا عن صلاة الوسطى صلاة العصر ملأ الله قبورهم وأجوافهم نارا أخرجه مسلم

Ebi Daha, Şetir ibni Şekel el Absi'den şöyle demiştir: Ali'nin şöyle dediğini işittim: Ahzab günü olunca biz ikindi namazını akşam ve yatsı arasında kıldık. Nebi s.a.v buyurdu: Vusta namazından -ikindi namazından- bizi meşgul ettiler, Allah ta onların kabirlerini ve karınlarını ateşle doldursun. (Müslim)

تفسير ابن أبي حاتم - (ج 2 / ص 193)

حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ سِنَانٍ، ثنا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِيٍّ، عَنْ سُفْيَانَ، عَنْ عَاصِمٍ، عَنْ زِرٍّ، قَالَ: قُلْتُ لِعَبِيدَةَ: سَلْ عَلِيًّا"عَنْ صَلاةِ الْوُسْطَى، فَسَأَلَهُ، فَقَالَ: كُنَّا نَرَاهَا الْفَجْرَ أَوِ الصُّبْحَ، حَتَّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ يَوْمَ الأَحْزَابِ: شَغَلُونَا عَنْ صَلاةِ الْوُسْطَى صَلاةِ الْعَصْرِ، مَلأَ اللَّهُ قُبُورَهُمْ وَأَجْوَافَهُمْ، أَوْ بُيُوتَهُمْ نَارًا

İbni Hatim Tefsiri: Asım, Zirr'den rivayetle; ubeyde'ye dedim, Ali'ye r.a. vusta namazından sor. Sordu, dediki: Biz onu fecir veya sabah namazı bilirdik, taki Resulullah'ın s.a.v ahzab günü şöyle dediğini işitene kadar: Vusta namazından -ikindi namazı- bizi meşgul ettiler. Allahu teala da onların kabirlerini ve karınlarını veya evlerini ateşle doldursun.

Zikrettiğimiz bahis görüldüğü gibi tefsirlerde ve hadisi şerif kitablarında bolca mevcut olup vusta namazının ikindi namazı olduğu hakkındaki rivayetlerdir. Diğer pek çok rivayetlerde akşam namazı veya sabah namazı da olduğu söylenmiş. Biz hangisi olduğundan ziyade vusta kelimesinin neden orta namaz olduğunu anlayalım.

Vusta evvelinde ve sonrasında çift -iki şey- olan bir sayının ismidir. Yani evvelinde sabah ve öğlen, sonrasında akşam ve yatsı olan ortadaki namaz ikindidir. Veya sabah namazı olduğunu farzedersek evvelinde akşam ve yatsı, sonrasında öğlen ve ikindi olan orta namaz sabah namazıdır demek olur. Her halde netice olarak Kur'anda Bakara suresi ayet:238 de geçen -salatul vusta- tabiri, evvelinde zikredilen -namazlar- lafzının üzerine atfedilmekle onların içinden biri olup, aynı zamanda manalarını te'kitlemekte ve orta namazının önemine dikkat çekmektedir. Zira ikindi namazını kaçıranın sanki malını ve evlatlarını yitirmiş derece-de felakete uğrayan kişi olduğu, hadisi şerifte beyan edilmiştir. Bütün tefsirler vusta kelime-sinin beş vakit olan namazların ortasına dikkat çektiğini ifade etmektedir.

Nisaburi Tefsiri:

تفسير النيسابوري - (ج 3 / ص 70)

 وأوقات الصلاة الخمس مشهورة وقد يستدل عليها بقوله : { حافظوا على الصلوات والصلاة الوسطى } [ البقرة : 238 ] فإن الوسطى يجب أن تكون مغايرة للصلوات لئلا يلزم التكرار فهي زائدة على الثلاث ، ولو كان الواجب أربعاً لم يوجد لها وسطى فإذاً أقلها خمس وسيجيء آيات أخر دالة على الأوقات الخمس كقوله : { وأقم الصلاة طرفي النهار وزلفاً من الليل } [ هود : 114 ] { أقم الصلاة لدلوك الشمس } [ الإسراء : 78 ] وسنشرحها إن شاء الله تعالى في مواضعها .

<<<Beş vakit namazın vakitleri meşhurdur, bunun üzerine şu ayetle delil getirilmiştir: Bakara 238 "Namazlara devam edin, (özellikle) orta namazına..."  Zira vustanın, evvelinde zikredilen namazlardan başka olması lazımdır ki (atıftan dolayı) tekrar lazım gelmesin. Vusta üçten fazladır, eğer vacib olan dört olsaydı, onun için vusta (orta) mevcut olmazdı. O takdirde en azı beştir. Beş vaktin üzerine delalet eden ayet hud suresi 114 ve isra suresi 78 de gelecektir, onların izahı yerinde gelecektir.>>>

Müfessir böyle diyor, yani vaktiniz varsa tefsirimden zikredilen iki ayetin de beş vakit namazın subutuna delil olduğunu zikrettiğim yere bakın. Ama bizim müfessir prof henüz tefsire yeni başlamış galiba oraya gelmesi uzun sürecek...

Rum suresi:17-18. ayetlere bakalım:

فَسُبْحَانَ اللَّهِ حِينَ تُمْسُونَ وَحِينَ تُصْبِحُونَ (17) وَلَهُ الْحَمْدُ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَعَشِيًّا وَحِينَ تُظْهِرُونَ (18)

تفسير البيضاوي - (ج 4 / ص 481)

وعن ابن عباس رضي الله تعالى عنهما : أن الآية جامعة للصلوات الخمس { تُمْسُونَ } صلاتا المغرب والعشاء ، و { تُصْبِحُونَ } صلاة الفجر ، و { عشيا } صلاة العصر ، و { تُظْهِرُونَ } صلاة الظهر .

Beyzavi Tefsirinde ibni Abbas'tan r.anhuma şu rivayet vardır: Şu ayet, beş vakit namazı cem eder. Tumsûn: akşam ve yatsı namazıdır. Tusbihûn: Sabah namazıdır. Aşiyyen: İkindi namazıdır. Tuzhirûn: Öğlen namazıdır.

الكشاف - (ج 5 / ص 242)

 وقيل لابن عباس رضي الله عنهما : هل تجد الصلوات الخمس في القرآن؟ قال : نعم ، وتلا هذه الآية { تُمْسُونَ } صلاتا المغرب والعشاء { تُصْبِحُونَ } صلاة الفجر { وَعَشِيّاً } صلاة العصر . و { تُظْهِرُونَ } صلاة الظهر . وقوله : { وَعَشِيّاً } متصل بقوله : { حِينَ تُمْسُونَ } وقوله : { وَلَهُ الحمد فِى السماوات والأرض } اعتراض بينهما

Keşşaf tefsirinde İbni Abbas'tan r.anhuma şu rivayet vardır. İbni Abbas'a soruldu, Kur'an'da beş vakit namazı buluyormusun? Dedi ki evet. ve şu ayeti okudu.

Tumsun: akşam ve yatsı namazıdır. Tusbihun: Sabah namazı. Aşiyyen: İkindi namazı. Tuzhirun: Öğle namazı. Aşiyyen lafzı, hıne tumsun lafzına eklidir, -göklerde ve yerde hamd ona mahsustur- kavli şerifi aralarında itirazi cümledir.

Mutezilenin büyüklerinden olan Zemahşeri bile beş vakit namazı kabul ederken bizim eski diyanet reisi acaba hangi mezhebten, nasıl beş vakit namazı bulamamış hayret, şimdiye kadar kaç vakit kılmış acaba...

Müslimin rivayeti: Ebu Hureyre r.a., Resulullah s.a.v in şöyle buyurduğunu rivayet etti: Beş vakit namaz ve cuma namazı, diğer cumaya kadar aralarındaki -günahlara- keffarettir; büyük günah işlemedikçe.

Hakim Nisaburi'nin Müstedrek'inden: Resulullah s.a.v veda haccında buyurdu: Dikkat edin Allahın namaz kılan velileri ol kimselerdir ki, üzerine farz olan beş vakit namazı kılanlar, ramazan orucunu tutanlardır...

İbni Huzeyme'nin Sahihi'nden: Süleymen ibni Bureyde, babasından rivayetle şöyle dedi: Nebi s.a.v e bir adam geldi ve namazların vaktinden sordu. Buyurduki: Bizimle beraber kıl. Güneş zail olunca Resulullah s.a.v öğleni kıldı. Şöyle dedi: İkindiyi kıldığında güneş parlak ve yüksekte idi. Akşamı güneş batınca kıldı. Şafak kaybolunca yatsıyı kıldı. Sabahı gales -fecrin ilk anlarında- kıldı. Yarın –gündüz- olunca Bilal’e ezan okumasını emretti ve biraz vakti soğuttu ve öğlenin soğutulmasını –serinletilmesini- emretti, Bilal’e emretti ve ikindiyi güneş olduğundan parlak iken kıldı, emretti akşamı şafak kaybolmadan evvel kıldı, emretti yatsıyı gecenin üçtebiri geçtikten sonra kıldı, emretti sabahı aydınlık açıldığı zaman kıldı. Sonra buyurdu: namaz vakitlerinden soran nerdedir? Adam, benim ya Resulellah! Dedi. Buyurdu: Namazlarınızın vakti, gördüklerinin arasındaki vakitlerdir.

 Tefsiri Kurtubi’de;

 “Muhakkak namaz, fuşiyyattan ve münkerden men eder” ayetinin tefsirinde şöyle der:Murad ediyorki beş vakit namaz, aralarında olan günahları yok eder. Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin buyurduğu gibi: “Söyleyin bakalım! Şayet sizden birinin kapısında bir nehir olsa ve onda her gün beş kere yıkansa, kirlerinden bir şey kalırmı? Dediler: Hayır, kirlerinden bir şey kalmaz. Buyurdu: İşte beş vakit namazın misali bunun gibidir, Allahu teala bunlarla hataları yok eder.” (Tirmizi, Ebu Hureyre’den rivayet etti ve sahih hasen dir dedi.)

Son olarak Dürrü-l Mensur tefsirinden şu açıklamaya dikkatinizi çekeriz:

الدر المنثور – (ج 7 / ص 186)

وأخرج ابن أبي شيبة وأحمد في الزهد والحاكم وصححه عن حذيفة قال : أول ما تفقدون من دينكم الخشوع ، وآخر ما تفقدون من دينكم الصلاة . ولَتَنْقُضَنَّ عُرا الإسلام عروة عروة ، ولْيُصَلِّيَنَّ النساء وهن حيض ، ولَتَسْلُكَنَّ طريق من كان قبلكم حذو القِذة بالقذة ، وحذو النعل بالنعل ، لا تخطو طريقهم ولا تخطىء بكم حتى تبقى فرقتان من فرق كثيرة تقول إحداهما :

 ما بال الصلاة الخمس ، لقد ضل من كان قبلنا إنما قال الله { أقم الصلاة طرفي النهار وزلفاً من الليل } [ هود : 114 ] لا تصلوا إلا ثلاثاً  وتقول الأخرى : إنما المؤمنون بالله كإيمان الملائكة لا فينا كافر ولا منافق .  حق على الله أن يحشرهما مع الدجال

<<<İbni Ebi şeybe, Ahmed, Hakim de bunu Huzayfe’den tashih etti ki, Efendimiz s.a.v şöyle buyurmuştur:”Dininizden ilk yitireceğiniz şey huşu’dur. Dininizden en son yitireceğiniz şey namazdır. İslam ipi bölük bölük bozulacak. Kadınlar hayızlı iken namaz kılacak. Sizden evvelkilerin yoluna adım adım karış karış tabi olacaksınız. (Veya: Onların yollarında yürüyeceksiniz, buyurdu.) Yollarından ayrılmayacaksınız, hatta çok fırkalardan iki fırka kalacak. Bir fırka derki: Beş vakit namaz da ne oluyor? (Nerden çıktı?) Muhakkak bizden evvelkiler sapıttı. Ancak Allah şöyle demiştir: “Gündüzün iki tarafında namazı kıl ve gecenin züleflerinde de…” (Hud: 114) Ancak üç vakit namaz kılın.

Diğer fırka şöyle der: Ancak Allah’a iman edenler (in imanı), meleklerin imanı gibidir, içimizde kafir ve münafık yoktur.

O iki taifeyi de Deccal ile birlikte haşretmesi, Allahu teala üzerine haktır.>>>

İşte meseleye vakıf olmayanların neticesi, ehli sünnetin dışında bir yol olup artık nereye giderse kendi bilir, deyip işi Allah’a havale ediyoruz.

Devamı var... 

 

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.