.

.

Fıkıh Terimleri

E-posta Yazdır PDF

Kur'an da Çarşaf Var mı?

Normal 0 21 false false false MicrosoftInternetExplorer4

turkiye_carsaf.jpg

 

 

KURANI KERİMDE VE HADİSİ ŞERİFLERDE BAHSEDİLEN ÖRTÜ

Ahzab Suresi, 59:

Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Nur Suresi Ayet, 31:

Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar.

Pazartesi, 12 Nisan 2010 10:56 tarihinde güncellendi
E-posta Yazdır PDF

Bir şeyi şarta bağlamak

yagmur.jpg82. MADDE:
Manası: Şarta bağlı olan şeyin, şart sabit olunca sabit olması vacibtir. (1)

Bir şarta bağlanan şey, bağlandığı şart tahakkuk etmeden evvel yok hükmündedir. Eğer o şey şart sabit olmadan evvel sabit olsa, bu durum şart olmadan meşrutun mevcut olmasını gerektirir ki bu imkansızdır.
Muallak: Bir cümlenin mazmununun husulünü, diğer cümle nin mazmununun husulüne bağlamaktır.
Evvelkiye –şart-, ikinciye –ceza- denir.
Talikin hasıl olması için, talik edilen şeyin yok olup meyda-na gelebilmesi mümkün olan bir şey olmasıdır. Bu yüzden mevcut bir şeyin taliki yapılsa, bu talik tenciz (geçerli kılmak) olarak itibar edilir.
Misali: Bir kişi, başkası için “Benim senin üzerinde alaca-ğım varsa, seni

E-posta Yazdır PDF

Beyyine ve İkrar'ın farkı

ahsap6.jpg78. MADDE:

Manası: Beyyine, teaddi eden delildir, ikrar kasır delildir. (1)
Beyyine: Zihinde değil de Hariçte sabit olan işin kendisi ile açığa çıkan şehadettir.
Teaddi: Tecavüz eden, diğerine geçen.
İkrar: Kişinin üzerinde başkasının hakkı olduğunu haber vermesidir.
Kâsır: Diğerine geçmeyen.
Bu kaideden anlaşılana göre ikrar, ikrar edenin kendinde kalan ve başkasına geçmeyen bir huccettir/delildir. Beyyine ise, başkasına geçen huccettir. Zira beyyine ile hakimin hükmü başkası üzerinde geçerli olur.
Mesela; bir neseb beyyine ile sabit olunca, bu hüküm bütün insanlara sirayet eder, bunun hılafına dava dinlenmez. Ama ikrar ile sabit olsaydı, aleyhine başkasının getirdiği beyyine dinlenirdi.
İkrar, ikrar edenin zannına dayandığından kendi üzerine kasredilir, başkasına geçerli olmaz. Hasım olmasa da kişi kendi üzerine bir hakkı ikrar edebilir; beyyinede böyle değildir, zira orda hasım mevcut olmalıdır.
Mesela; vasiy, ölü üzerine bir borç olduğunu ikrar etse, bu ikrarı geçerli olmaz.
İkrar ile beyyine bir arada olsa, ikrarı öne alınır, beyyineye ihtiyaç kalmazsa ikrar ile hüküm verilir.
 Misal: Birisi ölünün varislerinden birinin yanında ölünün zimmetinde şu kadar
E-posta Yazdır PDF

Şüphenin hükmü

ahsap6.jpg74. MADDE:

Tevehhüme itibar edilmez. (1)
Şer’i bir hükmün vehme istinadı caiz olmadığı gibi, sabit olan bir şeyi, sonradan arız olan vehimle ertelemek te caiz değildir.
Misal: İflas eden kişi ölse, malı satılır ve alacaklılar arasında taksim edilir. Her ne kadar başka bir alacaklının çıkıp gelme vehmi olsa da, malın bir kısmı onun için bekletilmez, belki ordaki alacaklılar arasında taksim edilir, diğer bir alacaklı gelirse, şu taksim edilen alacaklılardan şer’i dava ölçüsünde hakkını talep eder.
Satılan bir binanın iki komşusu olsa, birisi o anda gaib olsa, hazırda olan komşu şuf’a hakkı ile binayı alabilir. Diğeri de alma hakkına sahiptir diye hüküm bekletilmez.
Birisi kendi arsasına saman yığını yapsa, yan komşu, samanların yanıp kendi evini de yakar’ vehmiyle dava ederek samanları ordan kaldırtamaz.
Pazartesi, 18 Mayıs 2009 18:11 tarihinde güncellendi
E-posta Yazdır PDF

Dilsizin işaretlerinin hükmü

 ilim-2-.jpg

70. MADDE:


Dilsizin malum işaretleri, dili ile beyanı gibidir.(1)
Bu kaideye göre dilsizin malum işaretleri olan el ile veya kaşı ile olan hareketleri, dil ile beyan gibidir. Eğer işaretlerine itibar edilmese, insanlardan hiç kimse ile bir muamele yapamaz olur, neticede (ihtiyaçlarını karşılayamayacağından dolayı) ölüme arzolunurdu.
Dilsizin malum işareti anında sesinin de bulunması gereklidir denilmiştir. Malum olmayan işaretlerinde, yanında bulunan akrabası veya komşuları muradını açıklar. Bu kişilerin adaletli olması gerekir.
Dilsizin işaretleri iki türlü olur: Başını yan tarafa doğru hareket ettirmesidir ki bu, onun inkarıdır. İkincisi, başını yukarı aşağı uzunlamasına sallamasıdır ki bu, onun tasdiğidir.
Dilsiz yazıyı becerebilirse, buna da itibar edilir.
Dilsiz olmayanın işareti itibar edilmez. Yani birisi bir malı satsa, diğeri konuşabildiği halde başıyla hareket ederek kabul ettiğini işaret etse, buna itibar edilmez.
Dilsizin işareti satış, icare, hibe, rehin, nikah, talak, ibra, ikrar ve kısas hakkında itibar edilir.
Dilsizlik iki türlüdür. Asli dilsizlik, arizi dilsizlik.
Kaidemize göre kayıt getirilmediğinden, her iki dilsizlik nevisi de buraya dahildir. Arizi olan dilsizlik hali, şiddetli korku, hastalık veya yüksek bir yerden düşmekle olabilir. Bu durum geçici olunca, işaretine itibar edilmez; ancak dilsizlik hali ölümüne kadar veya bir sene devam ederse, bu durumda işareti geçer lidir.
Dilsizin işareti muameleler hakkında geçerli olur, şer’î cezalar hakkında işareti itibar edilmez, zira cezalarda -şehadet- sözcüğü kullanılmalıdır.

(1) Kaidenin arapçası: َاْلاِشَارَاتُ الْمَعْهُودَةُ  لِْلاَخْرَسِ كَالْبَيَانِ  بِالِّلسَانِ

 71. MADDE:


يُقْبَلُ قَوْلُ الْمُتَرْجِمِ  مُطْلَقًا

Manası: Mütercimin sözü, mutlak olarak kabul edilir.
Mütercim, diğer lügatı tefsir eden kişidir. İmamı A’zam ve Ebu Yusuf’ a göre bir tercümanın sözü kabul edilir, İmamı Muhammed’e göre iki tercüman olmalıdır. Ancak İmamı A’zam’a göre tercümanın kör olmaması gerekir.
Hakim davacı, davalının veya şahitlerin lisanını bilmiyorsa, bunların iddialarını veya şahitlerin şahitliğini tercüman vasıta-sıyla dinleyebilir. Tercümanın adil olması ve kör olmaması lazım-dır. İhtiyaten iki tercüman olması evladır.
Tercümanın sözü akitlerde, yeminlerde, yeminden dönmek te, kısası, hadleri ve borcu ikrarda kabul edilir.


72. MADDE:


لاَ عِبْرَةَ  بِالظَّنِّ الْبَيِّنِ خَطَأُهُ

Manası: Hatası açık olan zanna itibar edilmez.
Zanna dayanarak bir fiil sadır olsa, sonra bunun şeriatın hükmüne muhalif olduğu belli olsa, bu zanna itibar edilmez.
Mesela: Kefil borcun ödenmediğini zannederek asîlin borcunu ödese, sonradan borcun ödendiği anlaşılırsa ödediğini geri alır.
Kendi malı zannederek başkasının malını harcasa, sonra anlaşılınca bedelini öder.
Birisi başkasından bin lira alacağı olduğunu iddia etse, dava edilen kişi, “Benden alacağın olduğuna dair yemin edersen veririm” dese, davacı da yemin etse, davalı kendinin bin lirayı vermesi lazım geldiğini zannederek parayı verse, fakat bundan sonra davacının yemin etmesinin gerekme diğini, bilakis davalının yemin etmesi gerektiğini öğrense, (davalı) verdiği bin lirayı geri alma hakkına sahiptir.
Tüccarda mal alan kişi, toplam ödemeyi istediği anda tüccar, toplamda hata yapıp bin lira yerine iki bin lira borcu olduğunu söylese ve müşteri de iki bin lirayı ödese, sonra hatalı olduğu anlaşılırsa, müşteri bin lirayı geri alır.
Müstesna:
Birisi başkasına bir hayvan satsa, satıcının komşusu olan kişi şuf’a (komşuluk hakkı) ile hayvanı taleb etse, müşteri olan da şuf’a hakkının gayrı menkullerin haricinde de cari olduğunu zannetse ve hayvanı kendi rızası ile komşu olana teslim etse, daha sonra hatasını anlayıp hayvanı geri isteme hakkına sahip değildir, zira hayvanı teslim etmekle komşu ile elden ele mal satışı yapmış oldu.


73. MADDE:


لاَ حُجَّةَ  مَعَ اْلاِحْتِمَالِ  النَّاشِى عَنْ دَلِيلٍ

Manası: Delilden ortaya çıkan ihtimal ile birlikte hüccet olmaz.
Her hangi bir delil ki, bir delile dayanan ihtimal ona karşı gelse, delilin hükmü kalmaz. Delile dayanmayan ihtimaller yok gibidir.
Misal: Birisi varislerinden biri için borcu olduğunu ikrar etse, eğer ölüm hastalığında ise, diğer varisler bunu tasdik etme dikçe bu borç sabit olmaz. Zira hasta, bu ikrarıyla diğer varisleri mahrum bırakmayı kasdetmiş olma ihtimali vardır. Zira hastalık hali bunun delilidir.
Eğer sıhhat halinde bu ikrarı yapsa borç sahih olur, mal kaçırma ihtimali, delile dayanmadığından itibar edilmez.
Hastanın, varislerden başkası için yaptığı ikrarı vasıyyet kabilinden olduğu için, onda varislerin hakkını kaçırma ihtimali yoktur ve sahih olur.


Sayfa 1 - 12

  • «
  •  Başlangıç 
  •  Önceki 
  •  1 
  •  2 
  •  3 
  •  4 
  •  5 
  •  6 
  •  7 
  •  8 
  •  9 
  •  10 
  •  Sonraki 
  •  Son 
  • »

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.