Caiz: Bazan sahih manasında kullanılır, bazan helal olur manasındadır.
Lâ be’s: Ekserde mubah ve terki evla olan için kullanılır. Bazen de mendub için kullanılır.
Yenbaği: Mendub ve gayrısında, evvelki alimlerin örfünde kullanılmıştır. Sonra gelen alimler sadece mendubta kullanmış-lardır.
Meşayıh: İmamı A’zam’a yetişemeyen alimler.
Mütekaddimin: Üç imama yetişenler. Yetişemeyenler müte-ahhirindir.
Halef: İmamı Muhammed’den, Şemsul Eimme’ye kadar olan dönem. (Hicri: 189-456 tarihleri arası.)
Selef: Ebu Hanife’den, İmamı Muhammed’e kadar. (Hicri: 80-189)
Müteahhirun: Mütekaddimi ile müteahhirin arasını ayıran tarih hicri 300 yılı başıdır.
Sadru-l Evvel: Ancak selef için söylenir. Haklarında Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şahitlik ettiği ilk üç asırdır.
Imam: Hanefi fıkhında bu tabir İmamı A’zam için kullanılır.
Sahibeyn: Ebu Yusuf ve Muhammed.
Şeyhayn: Ebu Hanife ve Ebu Yusuf.
Tarafeyn: Ebu Hanife ve İmamı Muhammed.
Imamı Sani: Ebu Yusuf.
Imamı Rabbani: İmamı Muhammed.
Eimme-i Selase: Ebu hanife, Ebu Yusuf ve Muhammed.
Eimme-i Erbaa: Dört mezheb imamı.
Müftü meselesine gelince:
Bu bâbda «Fethü'l-Kadir» de şöyle denilmektedir: Usul-ü fıkıh ulemasınca kararlaşan rey'e göre müftî müçtehid demek-tir. Müçtehid olmayan ve sadece müçtehidlerin kavillerini ezber-lemiş bulunan bir kimse müfti değildir. Ona düşen vazife, kendi-sine bir mesele sorulduğu vakit İmam A'zam gibi bir müçtehidin kavlini hikâye ederek söylemesidir. Bundan anlaşılır ki zamanı-mızda mevcud ulemanın fetvaları fetva değil, müftînin sözünü nakilden ibarettir.
Bu sözü müctehidden nakletmenin iki yolu vardır. Ya elinde bir senedi vardır, yahut maruf ellerde dolaşan bir kitaptan alarak söyler.
< Önceki |
---|