.

.

E-posta Yazdır PDF

Gök Cisimleri (Astronomi) İlmi

beyazitcamii-2.jpg

  Fıkıh ilmi ve mevzuu -5

Tencîm: Gök cisimlerinin teşekküllerinden, âdi hâdiselerin vukubulacağına istidlâl ilmidir.
Merginâni'nin «Muhtarü'n Nevazil» adlı eserinde şöyle deniliyor: «Bilmiş ol ki, ilm-i nücûm (Astronomi) haddizatında kötü değildir. Çünkü o iki nevidir.
Birincisi: hesap yolu iledir ve haktır; Kur'an'da zikredilmiştir. Allah Teâlâ «Güneş ve ay husban iledir», buyurmuştur. Bun-dan murad, güneşle ay'ın seyretmeleri hesapladır, demektir.
İkincisi, istidlâl yolu iledir. Yıldızların seyri ve feleklerin (gezegen dairelerinin) hareketi vasıtasiyla hâdisatın Allah'ın kaza ve kaderi ile vukubulacağına istidlâl edilir. Bu câizdir. Ve doktorun nabzına bakarak hastalığa veya sıhhate istidlâli gibidir. Ama hâdisatın Allah'ın kazası ile olduğuna inanmaz, yahut kendisinin gâibi bildiğini iddia ederse kâfir olur. Bunlardan namaz vakitlerini ve kıbleyi bilecek kadar bir şeyler öğrenmekde beis yoktur».

Merginâni'nin bu izahatından anlaşılıyor ki fazlasını öğrenmekte beis vardır. Hatta «el-Fusul» da bunun haram oldu-ğu açıkca söylenmiştir. Kitabımızın şarihi Muhammed Alâaddin de bu yoldan gitmiştir. Zâhire bakılırsa Merginânî ilm-i nücumun ikinci kısmını kasdetmiştir. Onun içindir. ki İmam Gazâlî, İhyâu'l-Ulûm'da, «İlm-i nücum. haddizatında kötü değildir. Çünkü o iki kısımdır...» demiştir. Hazreti Ömer (r.a.), «İlm-i nücumdan karada, denizde yolunuzu bulacak kadarını öğrenin; geri kala-nından vaz geçin!». demiştir. Fazlasından men etmesinin sebebi üçtür:
Birincisi : Bu ilim, halkın ekserisine zararlıdır. Çünkü kendi lerine bu eserlerin yıldızların hareketi neticesinde meydana gel-diği anlatılınca yıldızların hakikî müessir olduğu kanaatine varırlar.
İkincisi: Yıldızlar hakkındaki hükümler sadece bir tahmin-den ibarettir. İlm-i nücûm rivayete göre İdris Aleyhisselâmın mucizesi imiş; sonra ortadan kalkmış.
Üçüncüsü: Bu ilimde bir fayda yoktur. Zira mukadder olan mutlaka meydana gelecektir. Ondan korunmaya imkân yoktur.

 İlmin mendûp, haram, mekruh ve mubah kısımları da vardır. Fıkhın derinlerine dalmak ve kalb ilmini öğrenmek men-dûp; felsefe, şa'beze, tencîm, remil, tabiat, sihir ve kehanet öğrenmek haramdır. Felsefeye mantık dâhildir. Harf ilmi ile musikî de bu kısımdandır.

İZAH
Fıkhın inceliklerine dalmak mendûp olduğu gibi sair şer'i ilimleri ve bu ilimlere âlet teşkil eden bilgileri öğrenmek de menduptur.
Kalb ilminden murâd, ahlâktır. Ahlâk, faziletlerin nevilerini ve nasıl kazanılacaklarını, reziletlerin nevilerini ve onlardan nasıl korunulacağını bildiren ilmidir.
Kitabımızın metninde bu ilim, «Fıkıh» kelimesi üzerine atf edilmiştir. çünkü ilm-i ihlâs, ucub, hased ve riya gibi şeylerin öğrenilmesinin farz-ı ayın olduğu malûmdur. Nefsin diğer âfetlerinden kibir, cimrilik, kin, hıyanet, gadab,düşmanlık, buğuz, tamah, açgözlülük, böbürlenmek, müdahale, Hakk'a karşı büyük lenme, hîle, hud'a, kasvet ve tûl-i emel gibi şeyler de böyledir. Bunlar İhyâu'l-Ulûm'un Muhlikat faslında beyan edilmiştir. İmam Gazalî. «İnsan bunlardan hâli değildir. Binaenaleyh bunlardan kendini muhtaç gördüklerini öğrenmesi lâzımdır. Bunların izalesi farz-ı ayın'dır. Ama sınırlarını, sebeblerini, alâmetlerini ve ilâçla-rını bilmedikçe mümkün değildir. Zira şerri bilmeyen onun içine düşer», diyor.
Felsefe Yunanca bir sözdür. Mânası zinetli hüküm, yani dışı süslü, içi fâsid demektir. «Bu âlem kadimdir.» Ve emsali küfür ve harama müeddi sözler bu kabildendir.
İhyâu'l-Ulûm'da beyan edildiğine göre felsefe başlı başına bir ilim değildir. Dört cüzden mürekkepdir.
Birincisi hesap ve hendesedir. Bunları öğrenmek mubah dır. Bunlar vâsıtasıyla çirkin ilimlere kayacağından korkulmayan kimse hesap ve hendese okumaktan men edilmez.
İkincisi mantık'tır. Mantık, delilin veçhini, şartlarını ve tarifin veçhini, şartlarını araştırmaktır. Bu iki şey kelâm ilmine dahildir.
Üçüncüsü İlâhiyattır. Bu, Allah'ın zâtını, sıfatını araştır-maktır. Feylesoflar bunda mezheplere ayrılmışlardır ki bazısı küfür, bazısı bid'attır.
Dördüncüsü tabiiyyâttır. Bunların bazısı şeriata muhalif-tir. Bazısı cisimlerin sıfatlarını, hassalarını ve nasıl istihale geçirip değiştiklerini araştırmaktan ibarettir. Bu dördüncü cüz doktorların muâyenesine benzer. Ancak doktor sadece insanın bedenine, hasta olup olmaması yönünden bakar. Bunlar ise değişip hareket etmeleri yönünden bütün cisimlere bakarlar. Ama tıp bundan hayırlıdır. Çünkü ona ihtiyaç vardır. Felsefecilerin tabiiyyât hakkındaki bilgilerine ihtiyaç yoktur.

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.