.

.

E-posta Yazdır PDF

Nassın geldiği yerde...

nak-1.jpg14. MADDE:
 
Nassın geldiği yerde ictihada cevaz yoktur.
Şeriatın, kendisi hakkında hüküm beyan ettiği meselede ictihad geçerli olmaz. Zira ictihadın cevazı, hakkında nass (şer’i delil) olmayan meselelerdedir.
İctihad: Şer’i ve fer’i delilden hükmü çıkartmak için takatı ve kuvveti sarf etmektir, şöyleki bu gayretinden daha fazlasını sarfetmek mümkün olamaz.
Nass: Kur’anı Kerim ve Hadisi Şeriflerdir.
Misal: Hadisi şerif açıkça beyan ettiki “Delil iddia eden üzerine, yemin inkar eden üzerine gereklidir”
Bu nass bulunduktan sonra, hiçbir müctehidin bunun hılafına hükmetmesi caiz olmaz. Yani delili inkâr edenden dinleyelim, yemini iddia eden yapsın diyemez. Aynı şekilde Kur’anda, “Allah bey’i helal etti” ayeti geldikten sonra hiçbir müctehidin, “Bey’ helal mi yoksa haram mı” diye ictihad etmesi caiz olmaz.

15. MADDE:

مَا ثَبَتَ   عَلَى خِلاَفِ الْقِيَاسِ  فَغَيْرُهُ   لاَ  يُقَاسُ  عَلَيْهِ
Kıyasın hılafı üzere sabit olana, başka şey kıyas edilemez.
Başka bir ifadeyle “Kıyasın hılafına gelen nass, varid olduğu şey üzerine ait bırakılır” şeklindedir.
Hakkında nass gelen şeye “asıl, müşebbehun bih veya makisun aleyh” denir, diğerine “fer’, makis ve müşebbeh” denir.
Kıyas: Makis ve makisun aleyh arasındaki illet benzer-liğinin bulunmasına dayanarak, aslın hükmünü fer’i olanda isbat etmeye denir.
Kıyasın keyfiyeti: Kur’anı Kerim “Hırsız olan erkek ve kadının ellerini kesin” buyurmaktadır. Birisi, başkasından bir malı kapıp kaçsa, başka biri de kabirden kefen soyup alsa.  Kapkaç (veya yankesici) olan başkasının korunmuş malını aldığı için eli kesilir, zira onun işinin hükmü hırsızın işine uymaktadır, illetleri aynıdır. Kefen soyanda ise illet mevcut değildir, zira gizlice alsa bile kefen, ölü tarafından korunmuş bir mal değildir, bu yüzden kefen soyanın eli, hırsızda olduğu gibi kesilmez.
Kıyasın hılafına olup üzerine başkasının kıyas edilmediği hususa misal: Sanaatkarın yapacağı mamulü, yapmadan evvel satması kıyasın hılafına olarak sabittir, zira mevcut olmayan şeyin satılması batıldır. Buna kıyasla sanaatkarın aldığı siparişi yapmadan evvel satması da batıl olması gerekirdi, lâkin kıyasa muhalif olarak icma ve örf ile buna cevaz verilmiştir. Fakat başka bir şeyi buna kıyas etmek caiz değildir.
Aynı şekilde selem satışı da kıyasın hılafına olarak caizdir, buna ve sanaatkarın işine kıyasla ağacın meyvesini, daha mey-dana çıkmadan evvel satmak caiz değildir.
Mesela kiralayan ve kiraya veren arasında kira bedeli hakkında ihtilaf çıksa, aralarında hüküm vermek için, alış veriş muamelelerinde olduğu gibi her ikisine de yemin yaptırılmaz, belki söz yemini ile birlikte kiralayanın dediğidir. Yani bu mesele bey’a kıyas edilmez. 

16. MADDE:

َاْلاِجْتِهَادُ  لاَ  يُنْقَضُ  بِمِثْلِهِ
İctihad, misli ile bozulmaz.
Müctehidin biri şeri’ bir meselede ictihad edip onun hük-münce amel edince, sonra kendisi için başka bir görüş zahir olsa, ikinci ictihadı, evvelki ictihadının hükmünü bozmaz. Aynı şekilde bir müctehidin hükmü üzerine başka bir müctehid başka bir şekilde hüküm verse, evvelki müctehidin ictihadı üzere daya-nan hüküm bozulmaz.
Müctehidlerin bazı şartları varki usul kitablarında zikredil-miştir. Alim için, şartlarına haiz olmadıkça müctehid denmez. Bununla beraber  sonra gelen alimler, hükümlerin dağınık olma-sından korktukları için ictihad kapı-sının kapandığına hükmet-mişlerdir. Hemde mevcut olan dört mezheb hakkında yeterli olan hükümler söylenmiştir. Ancak şiadan olan bazılarına göre ictihad kapısı kapanmamıştır ve kendilerinde her an müctehidin bulundu ğunu iddia ederler. İran ve ırak bölgesinde bu hal mevcuttur.
Müctehidin hükmünün, evvelki ictihadın hükmünü bozama-masının sebebi, bir ictihad için diğeri üzerine tercih sebebi bulunmamasıdır. Hem de ikinci ictihad, evvelkiden daha isabet-lidir demek te mümkün değildir. Zira ictihad, zannı galibin hasıl olmasından ibaret olup kendinde hataya da ihtimal mevcuttur. Bütün ictihadların isabetli olması caiz olduğu gibi, aynı şekilde hatalı olmaları da caizdir.
Mesela Ebu Bekir Sıddık radıyellahu anhu tarafından yapı-lan bazı ictihadlarda, o mecliste Ömer radıyallahu anhu olduğu halde ve görüşü de Ebu Bekir’e (radıyellahu anhu) muhalif oldu-ğu halde, yerine halife olduğu zamanda onun ictihadlarından bir şeyi nakzetmiş (bozmuş) değildir.
Aynı şekilde bir hakimin, evvelki hükmünün hılafına olarak ikinci bir mes’elede başka bir hüküm vermesi de caiz olup bu ikinci hükmü, evvelki hükmünü iptal etmez.
Ancak bu kaideden bir mes’ele müstesnadır:
Umuma ait bir meselede, umum hakkında maslahat varsa, evvelki ictihad, umumun menfaatine olarak ikinci bir ictihad ile bozulur.


Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.