İsmailağa camiinde Usulu fıkıh dersleri okunurdu. Bu fakir de dinleyici olarak katılırdım ve okunan şeyleri kendimce anladığını zannederdim. Çünkü İmam hatip lisesini bitirmişim ve edebiyyat fakültesi Arap-Fars bölümünden mezun olmuşum gibi bir cahillik içinde idim. Bir müddet böyle misafir gibi dinleyici olarak devam ettim. Bir gün ders halkasının bir sıra gerisinde dersi takip ediyordum. O sıra Efendi Hazretleri benim tarafıma dönerek:
Daha
sonraları Efendi Hazretleri kendi odasında veya kürsüde mektubat
okumamızı emrederek bizi ibare okumaya ilme ve vaaz etmeye alıştırdı.
İlk
defa kürsüye çıktığımda sesim kısık ve acemice okumuştum. Sohbetten
sonra Efendi Hazretlerinin odasına gitmiştim, buyurdu ki
- Öyle rahat rahat olmaz, sesli olmalı-
Bundan sonra hazırlıkları daha etraflı yaparak mektubat okumaya devam
ettik ve onun yardımıyla açıldık. Zaten elimizde kalbimizde ne varsa
onun bereketiyledir, Allahu teala kıymet bilmeyi cümlemize nasib
eylesin.
< Önceki | Sonraki > |
---|