.

.

E-posta Yazdır PDF

Miraç Mucizesi

 

Allah'u Teâla, teselli ve mucize olması için hicretten bir buçuk yıl önce, Recep ayının 27. gecesi Peygamberimiz’i (Salallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke’de ki Mescid-i Haram’dan Kudüs’te ki Mescid-i Aksa’ya götürüp, oradan da göklere yükseltmiş ona Melekût âlemini seyrettirmiş-tir.

Allah Resulü, Ümmü Haninin evinde yatarken, Hazreti Cibril gele-rek, o zatın göğsünü yardı, kalbini çıkardı, getirdiği bir leğen içerisinde zemzem suyu ile yıkayıp içini iman ve hikmetle doldurduktan sonra tekrar yerine yerleştirdi.

Bundan sonra cennetten alıp katırdan büyük, merkepten küçük, beyaz bir Burak getirildi. Peygamberimiz o binitin üzerine bindirildi. Hazreti Cebrail ile beraber gittiler. Burak; adımını, gözünün erişebileceği yere basarak süratle ilerliyordu.

Peygamberimiz (Salallahu Aleyhi ve Sellem) Miraç’ta, çekilen eza ve cefaların artık son bulmak üzere olduğunu ve ümmetinden Allah'a (Celle Celalühü) şirk koşmayanlarım mağfiret edileceğine dair müjdeler aldıktan sonra, her gün beş vakit namaz kılmakla da emr olundu.

Miraç gecesinin sabahı hadiseyi Ümmü Haniye bildiren Peygam-berimiz’in ridasına yapışarak Ümmü Hani; doğru söylüyorsun ey Allah’ın Resulü! Fakat bu müşriklerin yanında söyleme; yalanlarlar ve incitirler diye ricada bulunmasına rağmen Peygamberimiz tebliğ kararından vaz-geçmedi.

Resulullah, Kureyş’lilerin bu hadiseyi duyunca yalanlayacaklarını düşünerek hüzünlü bir şekilde Mescid-i Haram’a gelerek oturdu.

O sırada Ebu Cehil alaylı bir tavırla:

“Ey Muhammed bu gün bir şey var mı?” diye sordu. Peygamberi-miz:

“Evet var. Geceleyin Beyti Makdise seyahat ettirildim, oradan semalara doğru çıkarıldım” diye cevap verdi. Ebu Cehil:

“Sabahleyin de aramızda bulunuverdin, öyle mi? Ben böyle bir yalan görmedim” dedi.

Ebu Cehil, eline büyük bir koz geçirdiğini düşünerek, Peygam-berimiz’in sonra bu söylediklerinden vazgeçebileceğinden endişelendi. Ve:

“Bunları kavmine de söyleyebilir misin, onları da çağırayım mı?” dedi.

Resulullah’ın (Salallahu Aleyhi ve Sellem) “evet” demesi üzerine, Kureyş’lileri hemen oraya topladı ve:

“Bana söylediklerini bunlara da anlat bakalım” dedi.

Peygamberimiz, Miraç’la alakalı söylediklerini onlara da tekrar etti. Hepsi birden şaşırdılar, şaşkınlıklarından ve inkardan kimisi ellerini başlarına koydu, kimisi de ellerini çırparak gülmeye başladı.

Müşrikler, Peygamberimiz’in (Salallahu Aleyhi ve Sellem) bu habe-rini hayret ve alay ile karşılarken bir taraftan da kendisini sürekli soru yağmuruna tutuyorlardı. Bir kısmı:

“Ey Muhammed biz şimdiye kadar senin söylediklerinin bir benze-rini duymadık. Böyle olduğuna dair bize neyi delil getirebilirsin?” dediler.

İslamiyet’e karşı içlerinde meyil olan bazı kimseler de, hayretlere düşerek, Resulullah’ın en yakın arkadaşı ve dostu Hazreti Ebu Bekir’e, dostun bunları söylüyor, buna ne dersin inanır mısın? Dediler.

Hazreti Ebu Bekir hiç tereddüt etmeden:

“Bunu O (Muhammed Salallahu Aleyhi ve Sellem) söylüyorsa doğ-rudur” dedi. Ve Peygamberimiz’i hemen tasdik etti. Bundan sonra kendisine, Sıddık (ziyade tasdik edici) ünvanı verildi.

Kureyş’liler, Beyti Maktis hakkında kapısına varana kadar bir çok soru sordular. Peygamberimiz (Salallahu Aleyhi ve Sellem) tarife başla-yınca, orayı gören müşrikler, “vallahi doğru söylüyor” dediler de, yine iman edip inatlarını kıramadılar. Bunu da sihir diye vasıflandırdılar.

 

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.