Erkekler kendi aralarında fuhşiyyat işlerlerdi. Bir gün Lut (Aleyhis-selam)’a parlak surette delikanlılar şeklinde melekler gelip kavminin azab haberini getirdiler.
“Vaktaki Resullerimiz Lut’a vardılar. Onların yüzünden fenalaştı, eli ayağı dolaştı “bu çok zorlu bir gün” dedi.
Kavmi ona zıpır zıpır koşup gelmişlerdi ve bundan evvel kötü fiiller yapıyorlardı.
“Ey kavmim” dedi, işte şunlar kızlarım, onlar sizin için daha temiz!
Artık Allah’tan korkun, beni misafirlerim haklarında rezil rüsvay
etmeyin. Hiç içinizde aklı başında bir adam yok mu?”
“Her halde” dediler, “malumdur ki senin kızlarında bizim hiçbir alakamız yoktur ve bizim ne istediğimizi pekala bilirsin”
Onların bu kötü ıslarları karşısında kimsesiz kalan Lut (Aleyhisselam):
“Ne vardı! dedi, benim karşı bir kuvvetim olsaydı veya çok sarp bir kaleye sığınabilseydim”
O zaman insan şeklindeki melekler, kendilerini ve niçin geldik-lerini bildirip:
“Ya Lut! Dediler, emin ol biz Rabbinin elçileriyiz, onlar sana ihtimali
yok el uzatamazlar, sen hemen ehlinle geceden bir kısımda yürü,
içinizden hiçbiri geri kalmasın, ancak karın müstes na! Çünkü ona da,
onlara gelen musibet gelecek! Haberin olsun vaad olundukları azabın
zamanı sabahtır, sabah yakın değil mi?”
(Hud Suresi: 77-81)
Lut (Aleyhisselam) ve beraberinde iman edenler şehrinden ayrıl-dıktan
sonra Cebrail Aleyhisselam şehri göğe kaldırıp ters çevirerek yere
batırdı. Hatta şimdi bile Lut gölü olarak bilinen o yer, deniz
seviyesinden çok aşağıdadır ve suyunda canlı yaşamamaktadır.
Sonra Lut (Aleyhisselam), İbrahim (Aleyhisselam)’ın yanına gitti ve orada vefat etti.
İSMAİL (Aleyhisselam)
İbrahim (Aleyhisselam)’ın hiç çocuğu olmuyordu. Bir gün Sare hatun İbrahim (Aleyhisselam)’a:
“Hacer’i sana vereyim, umulur ki ondan oğlun olur” dedi. İbrahim
(Aleyhis-selam) da ona” peki” dedi. Sare’de, cariyesi Hacer’i İbrahim
(Aleyhisselam)a bağışladı.
İbrahim (Aleyhisselam)’ın ondan nur topu gibi bir oğlu dünyaya geldi.
Onun adını İsmail koydular. Sare hatun bundan sonra Hacer’i kıskanmaya
başladı. Sonunda İbrahim’e:
“Bu ikisini gözümün önünden götür, artık ben böyle yaşayamam” dedi.
İbrahim (Aleyhisselam) çaresiz çocuğu ve Hacer’i alarak nereye
gideceğini bilmeden yol almaya başladı.
Sonra Cebrail’in işaretiyle onları Mekke’ye götürdü. Issız bir yere bırakıp gitti. Hacer arkasından:
“Bizi böyle ıssız bir yerde kime bıra kıyorsun” deyince İbrahim: “Allah’a” dedi.
Hacer:
“Madem öyle, O bize bakar, sen dön” dedi.
Hacer hatunla İsmail, şimdi zemzemin bulunduğu o yerde konak ladılar.
Yemekleri ve içecekleri tükenince, Hacer ana ne yapacağını bilemedi.
Bebeği susuzluktan ağlıyordu.
Belki su bulurum ümidiyle Safa dağının üzerine çıkıp etrafa baktı. Sonra Merve dağına çıktı. İkisinin arasında koşarak yürüdü.
İsmail ise bir yandan ağlıyor, bir yandan da ayağını yere vuruyor du. Ayağını son kez yere vurmasıyla yerden su fışkırdı.
Hacer Hatun ise hüzünlü bir şekilde oğlunun yanına geldi. Suyu görünce
telaşlanarak suya ‘zem zem’ (dur dur) dedi ve eliyle etrafını çevirdi
ve böylece zemzem suyu çıkmış, ana oğul suya kanmıştı.
Öte taraftan İbrahim (Aleyhisselam) onları görmek istedi ve Sare’-den
izin alarak yanlarına gitti ve onları ziyaret etti. Daha sonra her yıl
gelir, onları görür ve giderdi.
Yıllar önce İbrahim, Allah’tan bir erkek evlat istemiş, onu kurban
edeceğini adamıştı, ama İbrahim (Aleyhisselam) bu adağını unuttu. Bir
ara rüyasında kendisine bu adağı hatırlatıldı.
İbrahim (Aleyhisselam) adağını yerine getirmek için oğlu İsmail’i annesinden alarak dağa doğru yola çıktı.
İblis, onun samimiliğini görünce kahroldu. Vesvese vermek için ilk
Hacer’e geldi ve ona “Kocan oğlunu öldürmeye gidiyor” dedi. O da “Bu
Allah’ın emri ben ona uyarım, sen iblissin” dedi, yerden bir taş alarak
ona attı. Şeytanın gözü kör oldu.
Ondan bir ümit bulamayan İblis, bu kez küçük İsmaile geldi ve “baban seni öldürmeye götürüyor” dedi. Çocuk:
“Biliyorum sen İblissin. Eğer babam bir şey yapıyorsa, bunu yalnızca
Allah’ın emri diye yapıyordur” dedi ve yerden taş alarak şeytana attı.
İblis, bu sefer İbrahim (Aleyhisselam)’a geldi ve onu bu emirden men
etmeye uğraştı. O da onun İblis olduğunu bildi ve bir taşda o attı. Ve
iblis eli boş döndü.
Sonunda bir yere geldiler, İbrahim (Aleyhisselam) bir taşın üzerine
oğlunu yatırdı, gözlerini mendille bağladı. Bilediği bıçağını çıkarıp
İsmail’in boynuna sürttü, fakat bıçak kesmedi, bir daha denedi yine
kesmedi. Bıçağı taşa çaldı, taş parça parça oldu.
O böyle bıçakla uğraşırken, Cebrail “Allahu Ekber, Allahu Ekber” diyerek gökten yere indi.
Onun böyle koçla geldiğini gören İbrahim hemen “La ilahe ilallahu vallahu ekber” dedi. Oğluna dönerek:
“Göğe bak” dedi. İsmail Cebrail’i ve koçu görünce “Allahu Ekber ve
lillahil hamd” dedi. İşte her kurban öncesi bu tekbirler sün-net oldu.
Sonra, koçu yatırıp ayaklarını bağladılar ve onu kestiler.
İsmail (Aleyhisselam)’ın vefatı: İbrahim (Aleyhisselam)’ın ölümünden sonra İshak (Aleyhisselam) kardeşi İsmail’in yanına geldi. Allah her ikisine de peygamberlik nasip etti.
İsmail (Aleyhisselam)’ı Allah, Amelika denilen putperest bir kavme peygamber olarak gönderdi. İnsanları 50 yıl hak dine davet etti. Ne vakit yaşı yüzyediye ulaştı, o vakit ölüm geldi ve onu annesi Hacer validenin yanına gömdüler.
İSMAİL (Aleyhisselam)’IN VEFATI
İbrahim (Aleyhisselam)’ın ölümünden sonra İshak (Aleyhisselam) kardeşi İsmail’in yanına geldi. Allah her ikisine de peygamberlik nasip etti.
İsmail (Aleyhisselam)’ı Allah, Amelika denilen putperest bir kavme peygamber olarak gönderdi. İnsanları 50 yıl hak dine davet etti. Ne vakit yaşı yüzyediye ulaştı, o vakit ölüm geldi ve onu annesi Hacer validenin yanına gömdüler.
< Önceki | Sonraki > |
---|