.

.

E-posta Yazdır PDF

Bakara suresi Ayet: 25

 

Normal 0 21 false false false MicrosoftInternetExplorer4

kuran1.jpgBakara Suresi 25. Ayetin Tefsiri:

 

25- İman eden ve salih amel işleyenleri, altından nehirler akan cennetlerle müjdele. Onlara cennetin meyvelerinden ikram edildiğinde, "bunlar evvelce yediğimiz şeydir" derler ona benzetildiği halde verildiler. Onlara, orada temiz ve pak eşler vardır, cennette devamlı kalıcıdırlar.

وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ كُلَّمَا رُزِقُواْ مِنْهَا مِن ثَمَرَةٍ رِّزْقاً قَالُواْ هَـذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِن قَبْلُ وَأُتُواْ بِهِ مُتَشَابِهاً وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ 25

 

TEFSİRİ:

وَبَشِّرِ الَّذِين آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ (İman edip salih amel işleyenlere müjde ver ki onlar için cennetler vardır)

Bu cümlenin, evvelindeki أُعِدَّتْ cümlesi üzerine bağlandığı zannedilmiştir. Bu doğru olmaz, belki فَاتَقُوا cümlesine bağlaması gerekir.

Bu görüştekilere itiraz edildi. Evvela: her iki cümlede müsned ve musnedi ileyhler birbirine mukabil gelmek itibariyle ortaklığı mevcut ise de, fakat iki muhatab topluluğu arasındaki emirler açık olarak nida edilmediğinden çirkin görülmüştür. Bazıları bu atfın caiz olmadığını söylemiştir.

İkincisi فَاتَقُوا cümlesi evveldeki şartın cevabıdır. وَبَشِّرْ Ona atfedilerek cevap yapılmaz. Buna cevaben denildi ki mana "Eğer yapamazsanız ateşten sakının, düşmanlarınızın (müslümanlar) haline gıbta etmekten de sakının. Bu kadar bir irtibat ile atıf yeterlilik kazanır.

Denildi ki, atfedilen şey kıssadır: yani müminlerin vasfını beyan eden toplam ibareler, kafirlerin azabını ifade edenler üzerine atfedildi.

Denildi ki, evvelinde takdir edilen bir kelimeye bağlıdır. "Sakının ve müjdelenin" "Ey Muhammed müjdelen ve Müminlere müjde ver"

Bişaret: sevinç veren haberdir. Zira o haber sebebi ile kişinin derisinde sevinç eseri belli olur. Bu yüzden alimler der ki: müjde vermek ilk verilen haberdir. Mesela kölelerine "Hanginiz filancının geldiğini bana müjde verirse o hürdür, dese ve köleler tek tek müjde verseler, ilk haberi veren köle hür olur. Fakat Efendi, "Bana kim ilk haberi verirse, o hürdür" dese, bu durumda hepsi haber vermekle, hepsi de hür olur.

Beşere, zahir olan deriye söylenir. "Sabahın müjdesi" ilk beliren ışıklarıdır.

"Onları elim bir azab ile müjdele" ayetindeki müjde, zıt manada kullanılmıştır. Gaye onları alaya almaktır.

"Salih ameller" şeriatın verdiği, güzel gördüğü amellerdir. "Salih amel" lafzının, evvelindeki "iman edenler" lafzına atfedilmesi amellerin imana dahil olmadığını kesinlikle ifade etmektedir. Zira atıf farklılığı gerektirir, birinin diğerine dahil olmadığını bildirir.

Cennet: Hurma ve sık ağaçlardan oluşan, gölgelikli bahçelerdir. Gizlilik manasına gelir. Zira dünyadakilerden gizlenmiştir. Nasıl nimetler hazırlandığını kimse bilemez. "Hiçbir nefis, kendileri için, gözü aydın edecek şeylerden neler gizlenmiş, hazırlanmış, bilemez"

İbni Abbasın rivayetine göre cennet yedi tanedir. Firdevs, adn, naim, darul-huld, cenet-ul me'va, darus-selam, illiyyun. Asıl olan sekiz tane olduğudur. İlerde anlatılacak.

Her birinde farklı dereceler ve mertebeler, yapılan amellere göre farklı verilir.

لَهُمْ (Onlar için) Burdaki لَ harfi cennetin, onların hakkı olduğuna delalet eder. Zira onu elde etmek iman ve salih amel işlemeye bağlanmıştır. Yoksa zatı itibarıyla kimse cenneti hak etmez. Çünkü kişi geçmiş nimetlerin hakkını ödeyemez. Nerde kalsın ki ecir ve mükafat elde edecek. Belki Allahu Teala ve onun vaadi cennete kişiyi girdirir. Mutlak olarak değil, belki iman ve ameli salihe ölünceye kadar devam etme şartıyla. Zira Allahu Teala buyurdu "Sizden her kim dininden döner ve kafir olduğu halde ölürse, işte onların amelleri mahvoldu" Yine Mevla Teala sevgili Habibine şöyle hitab eyledi "Eğer şirk koşarsan, elbette bütün amellerin mahvolur"

Cennet ve cehennem El'an yaratılmış mı yoksa değil mi der sen; derim ki: Evet! Her ikisi de şu an yaratılmıştır. Bütün ehli sünnet bu görüş üzerinedir. Mutezilerin ekserisi bunu inkar ederek der ki cennet ve cehennem ceza günü yaratılacak. Bunlara karşı bizim delillerimiz. Evveli: Adem (aleyhisselam) ile Havva annemizin kıssaları cennette olup ordan çıkartılmışlardır. Bunu Kur'anı Kerim böyle beyan etmektedir. Cennet yaratılınca, cehennemde aynı şekilde yaratılmış demektir. Zira bu ikisini birbirinden ayıran yok.

İkincisi: Cennetin vasfında "Takva olanlar için hazırlandı" buyurdu. Cehennem hakkında "kafirler için hazırlandı" buyurdu. Bu tabirler geçmişte bu işin tamamlandığını bildirir. Sahih Hadis şerifleri inceleyenler onlarda pek çok şeylerin cennet ve cehennemin yaratılmış olduğuna delalet ettiğini görecektir.

Üçüncüsü: Kur'an da özel isimlerle zikredilmişlerdir.

Cennet ve cehennemin el'an yaratıldığını inkar edenler aklen bunu caiz görmezler. Derler ki mevcut olsalar, ya madde aleminde veya başka bir alemde bulunması gerekir. Kainatta bulunan şeyler birbirine karışmaz. Felek, basit ve küre şeklindedir. Başka bir alem olsa, oda küre gibi olacak ve aralarında zıtlık vuku bulacak.

Bunlara ehli sünnet şöyle cevap verir: Allah için başka bir alemi yaratmak mümkündür, dilerse hepsini bir arada ve çatışmadan bulundurabilir. Hatta bazı melekleri kar ve ateşi birleştirerek yarattı.

تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا اْلأَنْهَارُ (Altlarından nehirler akar) Ağaçların altından. Nehir kenarlarında biten ağaçların altından akan nehirler böyle görülür. Burda "ağaçlar" kelimesi gizlenmiştir. Denildiki yerin en aşağı kısmından akar, yerin altından değil. Buna benzer bir söz Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) den rivayet edildi. "Her kıl altında cenabetlik vardır" yani kılların dibinde. Derinin altında değil. Cennetliklerin gözleri ulaştığı yerler insanlar nezdinde yüksek yerlerdir. Cennet ağaçlar ve arazilerin birlikte tasavvur edildiği güzel ve hoş yerlerdir.

Mesruk (Radıyallahu anhu) derki cennette nehirler yeri yarmadan akar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu: "cinlerin müminleri için sevab ve azab vardır. Ümmeti Muhammed ile aynı cennette değillerdir. Onlar cennet duvarı üzerinde odalardadırlar. Ordan cennet nehirleri akar. Orda ağaçlar biter, meyvalar çıkar"

Nehirlerden kasıt, ayette zikredilen hususi dört nehirdir. (su- şarap- süt bal)

Nehir: kanaldan büyük, geniş, akan sudur. Denizden küçüktür. Nil, seyhan, ceyan, fırat gibi. Aslında akan şey nehir içindeki sudur fakat nehir, suyunun aktığı yere denir. Mecazen içinde akan suya nehir denmiştir. "yer ağırlıklarını çıkarttı" yani içinde bulunan şeyleri, ölüleri, hazineleri. Aslında dışarı çıkartan Allahu Tealadır.

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.