.

.

E-posta Yazdır PDF

BAKARA SURESİ 23. AYET TEFSİRİ -2

Peygamberimizin nübüvveti, delillerinden bazısı nübüvvetten evvel ve sonraki hali, davet hali, davet tamam olduktan sonraki hali, büyük ahlakı, hikmetli işleri fıkıh kitaplarında beyan edilmiştir. Hasımlar hücum ettiği halde düşmana karşı çıkması, aleyhisselam Efendimiz düşman karşısında asla geri dönmedi, Hendek ve Uhud günlerindeki şiddetli korku anında bile geri adım atmadı. Bunlar onun kalbinin kuvvetine, gönlünün izzeti ve şerefine delalet eder. Şayet Allahın koruması ile insanlardan muhafaza edilmeseydi, bu durumları adeten mümkün olmazdı. Bu ifade tarzı Huccetul İslam İmam Gazali'nin (Radıyallahu anhu) razı olduğu yoldur.

Bu delillerden biriside onun Peygamberliğini, evvelki peygamberler Tevratta ve İncilde haber vermesidir.

Bir diğer delil: Peygamberimiz (Aleyhisselam) kitabı olmayan bir kavme Allah tarafından nur veren kandil gibi bir kitap ve parlak hikmetlerle gönderildiğini iddia etti. Kendinin güzel ahlakı tamamlamak için gönderildiğini, insanları itikadlarında ilmi kuvvetlerle, salih amellerle tamamlamak için, alemi iman ve amelle nurlandırmak için gönderildiğini iddia etti.

Bütün bunları yaptı, bütün dinlere karşı dinini galib etti, zira ona bunu Allahu Teala vaad etmişti. Bütün dinler yok oldu, fasit görüşler eridi. Tevhid güneşleri ve tenzih hilalleri şafaklarda parladı. İşte nübüvvetin manası da zaten budur. Zira Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) ol zattır ki, beşerin nefsini olgunlaştırır, kalbi hastalıkları tedavi ederdi. Hasta insanlar için mutlaka böyle bir tabib gerekli idi ki, onları tedavi etsin.

Muhammed (Aleyhisselam)ın daveti, hasta kalblerin tedavisinde ve zulümatların giderilmesinde mükemmel ve tam tesirli olunca, Peygamber olduğu kesinleşti ve peygamberlerin ve Resullerin en faziletlisi oldu. İmam Fahruddin Razi bu izahları kabul eder ve der ki: şunlar zahir olan limmi delillerdir. Zira biz nübüvvetin hakikatından bahsettik. Beyan etti ki şu mahiyyet hiç kimse için, ona hasıl olduğu gibi hasıl olmadı. Bu yüzden diğerlerinden faziletli oldu.

Mucizeleri ile onun peygamberliğini ispat etmek delili inni ile olur.

 

Bilki alimler kesin olarak ittifak ettiler ki emir sıygası, işin yapılmasını üstünlük yolu üzere talep etmekte kullanılır. Burda hasımları aciz bırakmak için kullanılmıştır. Zira maksad onların bir sure gibisini getirmelerini taleb değil, belki getiremeyip aciz olmalarını izhar etmektedir.

Mislinden murad, Kur'anın nihayet derecede olan belağatında mislidir. Muhammed (Aleyhisselam) ın Arap olması, ümmi olması hususunda misli değildir. Zira hiç biri onun gibi olmayı kast etmedi.

Mana: Kur'anın Allah tarafından indirildiğinden şüphede iseniz, ona denk olan bir parça getirin bakalım!

وَادْعُوا شُهَدَاءَكُمْ(Şahitlerinizi çağırın!)

Şüheda, şehid lafzının çoğuludur. Hazır olan manasındadır. Şahitlikle kaim olan. Yardım eden.

İmam içinde şahit denir. Sanki işler huzuruna getirilir orda halledilir. Allah yolunda öldürülene şehid denir, zira umduğuna hazır oldu, veya melekler ona şahit oldular.

مِنْ دُونِ اللهِ (Allahtan başka)

Dûn: bir şeyden mekan bakımından aşağıda olandır. Alçak olan şey manasında kullanılır. Kitapları tedvin etmek, onları cem edip birbirine yakınlaştırıp aradaki mesafeyi azaltmaktır.

Sonra bu kelime hal ve rütbelerin farklılığında (mecazen) kullanıldı. Zeyd Amr'dan şerefte aşağıdır. Daha sonra her bir haddi aşan için kullanıldı.

Mevla buyurdu: "Müminler, müminleri bırakıp kafirleri dost edinmesinler" Müminlerin dostluğundan kafirlerin dostluğuna geçmesinler.

مَالَكَ دُونَ اللهِ مِنْ وَاقٍ"Allahın korumasından öte geçersen, başkası seni koruyamaz"

Veya mana şudur: müminleri tecavüz edip kafir reislerinizi davet edin ki, sizler Kur'an gibisini getirdiğinize şahitlik etsinler. Yani onlar yine buna şahitlik edemezler, zira bu durum batıl olduğu aşikardır.

Veya Allahtan başkasını çağırın, sizin için şahitlik etsin ki getirdiğiniz şey Kur'an gibidir.

Veya Allahtan başka şahitlerinizi çağırın. Her kim hazır olursa ve onun yardımını umarsanız çağırın. Zira Allah tek başına onun gibisini getirmeye kadirdir. Onu çağırmayın, başkalarını çağırın. Burda üç vecih vardır. Zira mana buna göre: ilah olarak edindiklerinizi Kur'an ile muaraza etmek için çağırın, zannettiniz ki ilahınız size kıyamet günü yardım edecek. Veya size Allahın huzurunda itikadınızca yardım edecekleri çağırın.

Bu emirde Kur'ana karşı çıkanları susturmak ve onlarla alay etmek vardır.

Veya şereflilerinizi, reislerinizi çağırın ki size Kur'anın mislini getirdiğinizde şahitlik etsinler, müminleri bırakın, zira Allah dostu müminler buna şahitlik etmezler. Yani sizin ileri gelenleriniz de buna şahitlik etmeyecek, zira aşikare batıl bir durumdasınız.

Bunda altı vecih vardır. Evvelkisi emir olması. İkincisi ve üçüncüsü susturmak ve aciz bırakmak için. Dördüncü ve beşinci alay durumlarını açığa çıkartmak. Altıncısı kademe kademe durumlarını izahtır.

إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ (Eğer sadıklar iseniz)

Onun beşer kelamı olduğu iddianızda.

Cevap gizlidir. Kelamın evveli ona delalet eder. (yani yapamazsınız)

Sıdk: Bir şeyden, olduğu hali ile haber vermektir. Kelam ve mütekellim sıdık ve kizible vasıflanır.

Yasal uyarı : Sitedeki sohbet, yazı ve resimler; üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan ve kaynak göstererek alınabilir.
Üzerinde değişiklik yapılması, ticari amaçla kullanılması hukûken yasaktır.